Dün bayram dolasıyla gezilecek aile ziyaretlerini yapıyorduk. Bayram dememe bakmayın, mesele ziyaret ve onları görmek, onların bizi görmesiydi. Öyle bir değer inşa edilmiş ki görmemek kucaklaşmamak imkansız, bu değer hayatın temel gıdasıdır bütün duyu ve dokusuyla. İskeleye baktığımız gördüğümüz, yüklediğimiz, davrandığımız yerden anlam yüklemişiz. Üç aile ziyareti ; Yusuf amca ve Şenay yengelere gittik. Bekliyorlardı, gitmemek onları incitirdi. Bizim için hazırlıklar yapılmıştı ben ve siyahi familyasından bacım ile. Misss gibi tertemiz, düzenli ve çiceklerle süslenmiş evleri dikkat çekiyor. Huzur hissediliyor ama en önemlisi sevgi saygı ile çok hassas ilgileri bizi sarıyor. Kızları gibi görüyorlar bu şefkat merhamet sevgi pıtırcıkları olan güzel aile. Tamamen Yaşar Kemal' in romanlarındaki tasvirlediği Anadoluyu anımsatan bir aile Yusuf amca ve Şenay yengeler. Özenle hazırladıkları yemek, ne olursa olsun bu özenti hassasiyet değer çerçevesinde hazırlamışlardı yiyemesem bile tadına bakarım hiç incitmeden yine nezaket kurallarına dikkat ederek. Ha bakın buğday, nohuttan yapılan mehir/lebeni/ ayran çorbasını yapmışlardı. Çok lezzetliydi özellikle sıcak yaz havalarında tercih edilen aparatif türüdür. Ellerine yüreklerine emeklerine çok sağlık. Bizi çok özel hissettirdiler.
Finali, bol keyifli sohbet ile sonlandırdık. Yo kahveler unutulmaz, kendim yaptım evin kızı olarak :))

Sonrasında Dilara ablalara anneannemizi ziyarete gittik. Artık bir anneannemiz var. 87 yaşında hâlâ çok dinç, evin temizliğinden, düzeninden, yemeğinden sorumlu. Birçok akranı ve gençten taş çıkartır. Tia aşkına !  O kadar çok seviyor ki bizleri, hani olsa yüreğinde bizleri taşır. Sosyete giyimi, terlikleri, koltukta oturuşu adeta İngiltere kraliçesi ll.Elizabth sanırsın. Anadolu kültürünü bütün değerleriyle taşıyor, bir yönü ise batı seküler diyebilirim. Hani herkese böyle bir anneanne dilek için tutulabilir. Koruyucu iç güdüsü bizi sarıp sarmalıyor. Dilara ablamız saf temiz iyi niyetli entelektüel biri, iyi niyetiyle sanki anamın doğurduğudur. Her güzellik kolaylıkla onu bulsun derim, hak ediyor. Fakat yaşam hakka bakmıyor, hak için cadı olman gerekir. Duyular duygular pamuk şekeriydi; Elyaf yastık gibi başını bu duyulara bırakabilirsin, koca peluşum gibi sarabilirsin. Güzel ayrıldık, huzur sevinç başarılar diliyorum böylesi temiz aileye. 

Sonra Şadiye Öğretmenimin annesi babasının evinde buluştuk. Ah tia aşkına ! Güven duvarı demek az kalır. Annemiz toparlanmış görünüyordu. Fiziki olarak ve bilinçli konuşmasından iyi gördüm. Bana dostluk adına ne methiyeler okudu. Bu dokuda, içim bütün değerleri yeniden imar etti. Profesyonel bir mimarın el değmesi inceliğinde dostluğu çizdi. Çünkü kendileri dostluğun âlâ içeriğini oluşturuyorlardı. 
Balkonda sımsıcak bir ortamda, sıcacık bakışlar ile birbirimizi süzüyor sohbet ediyor ve çaylarımızı içiyor o inanılmaz tatlı mı tatlı aparatifleri yerken güven duvarına yaslanmış hoşça vakitler geçirdik. Hani an var, hiç bitmesin isteriz karşılıklı. 
Bu arada babamızı da iyi gördüm. Yaşına göre dinç 87-90'  larında. Hala yazıyor ve üretiyor. Sevgi ile kocaman kollarını açar, beni sarmalar Hasan baba. Sanırım okuyan yazan her zaman daha dinç oluyor. Yine Anadolunun yapı taşlarından olan Hasan amca, tarihtir demek yeridir. Kitaplarında tarihi işliyor acısıyla tatlısıyla ve tabi mezhepsel kavgada yapılan hoş olmayan insan kıyımı vs. 
Bir yanı Anadolu, bir yanı Batı olan bu ulu adam entelektüel bir ressam ve sanatçıdır. 
Şadiye Öğretmenim ve anne babası güven duvarımdır. Rahatlıkla gözünü kapayarak yaslanmak önemli olgudur. Doğru ya, kaçımız kaçına itirazsız yaslanabiliriz.  Kaçı, kaç kişi bizi güven duvarı görebilir ve yaslanabilir. Yaslarken düşmemek, boşluk hissetmemek önemlidir. Bazı dostlarıma karşı bu boşluğu duyuyordum, ki çok sevip en en dediklerimden. Ya da bana ne kadar güven  duyulmuştur ?

Güven duvarım ....

Dün güzel bir gündü. 🙂