“Ben Atatürkçüyüm, ben, cumhuriyetçiyim, ben lâikim, ben antiemperyalistim, ben tam bağımsız Türkiye'den yanayım, ben insan hakları savunucuyum, ben terörün karşısındayım; ben yobazların, hırsızların, vurguncuların, çıkarcıların düşmanıyım. Dün sabaha değin araştırararak yazdığım hiçbir konuyu yalanlayamadınız. Öyleyse vurun, parçalayın. Her parçamdan benim gibiler beni aşacaklar doğacaktır.”
Atatürkçü, laik bir kalem…
Karanlık kapılar ardından kalanları gün ışığına çıkartmaktan kormayan bir devrimci.
UĞUR MUMCU!
30 yıl önce karlı bir 24 Ocak sabahında halen aydınlatılamayan bir suikastle aramızdan alındı.
Aradan tam 30 yıl geçti ama dosya hala aydınlatılamadı. Mumcu’nun, katilleri hala ortaya çıkmadı ya da çıkartılmadı!
***
Şimdi bakıyorum da medyaya yüzde 90’ı iktidarın eline geçmiş, kalanlar da onlara sunulan alanlarda çırpınmaya çalışıyor.
Ülkenin bitki örtüsü kalemini satan gazeteciler olmuş!
Uğur Mumcu’nun zamanında onlar için kullandığı ifadeler şu şekilde:
“Haklıdan yana değil, güçlüden yana olanlar korkak ve kaypak olurlar. Güç merkezi değiştikçe dönerler, fırıldak olurlar.”
Güç kimlerin elindeyse, kalemini o yöne çevirenleren bahsetmiş.
Doğrusunu bildiği ancak çıkarları için değişen kalemlerinin ucunu da sivritip içine bastırdığı görüşlere doğrultup caka satanlardan bahsetmiş.
Güç merkezine neden odaklanır bir insan?
Kaynağını alıp, beslendiği için mi?
Peki ya, herkes hakikatin peşinden gitse, güç merkezi de hakikate kavuşmaz mı?
Ama kimse elini taşın altına sokmuyor, sokamıyor! Çünkü konumları oldukça iyi! Birilerine yaranmak onları rahata kavuşturuyor.
Sonra halk kendi içinde debeleniyor!
Ne diye mi? İşte böyle:
“Ya bu millet akıllanmıyor”
“Ne olacak bu milletin sonu”
“Ekonomi almış başını gidiyor, millet halinden pek memnun”
“Her gün bir kadın öldürülüyor, millet uyuyor”
“Çocuk gelinlerin sayısı artmış, millet gülüp eğleniyor”
“İntihar vakaları almış başını gitmiş, milletin umurunda değil”
“Cinayetlerin sonu gelmiyor, uyuşturucu kullanımı bitmiyor, çocuk cinayetleri desen her geçen gün daha da can yakıyor peki bu millet neden ayaklanmıyor”
EVET BU MİLLET NEDEN AYAKLANMIYOR demek isterdim de benim ondan önce başka bir sorum olacak!
KİM BU MİLLET!
Sen millet değil misin?
Ayşe
Ali
Ömer
Sinan
Burak
Demir
Gönül
Ferhat
Murat
Aslı...
Siz millet değil misiniz?
Yukarıda tırnak içinde verdiğim cümleleri dile getirenler millet değil mi?
Zaten biz bir topluluk oluşturmuyor muyuz?
MİLLET ‘BİZİZ’ ARKADAŞLAR!
Önce bu topu başkasına atma saçmalığına son verin!
Ferhan Şensoy’un bir oyununda şöyle bir tiradı vardır:
+Yazık değil mi lan bu millete!
-Hayır! Başımıza bu adamları seçip seçip getiren işte bu millet!
+Evet! Biz hep sanki bu millet, başka bir milletmiş gibi düşünüyoruz! Asıl salaklığımız orada zaten. EVET ULAN İŞTE BU MİLLET. O MİLLET!
“Millet” diye kurduğunuz her cümlede aslında kendinizden de bahsettiğinizi unutmayın!
O topluluğu oluşturan bireylerden birisi de SENSİN!
Millete attığın her çamur senin yüzüne de sıçrıyor! UNUTMA!
Çamuru başkasına sıçratmayı kesip, çamurun içine girmeyi göze alırsa “BU MİLLET” bazı taşlar yerine oturur belki.
Güç merkezi değiştikçe dönerek fırıldak olanlar, karakterlerine sahip çıksa düzeliriz belki.
Kalemini satmaktan vazgeçse milletin içine yaşayan arkadaşlar aydınlığı görürüz belki.
Uğur Mumcu’ları önü kesilmese göreceğimiz aydınlığa vurulacak karanlıklar engellenir belki.
Hani diyor ya Mumcu, “Her parçamdan benim gibiler beni aşacaklar doğacaktır” diye bahsettiklerim düzelmezse şayet; Uğur Mumcu’nun izindeki kalemlerin de önü her daim kesilecektir.
Ülkemin haline oturur ağlarım! Çünkü toplum kendini eğitmedikçe sorunlarımz bitmeyecek ve değerlerimizi de benimsemekten her daim uzaklaşacağız!
30 yıl geçmiş, Uğur Mumcu’nun katilleri apaçık ortaya çıkartılmış mı?
Birincisi toplum eğitilmeli.
Eğitilen toplum susturulmamalı (ki eğitimli toplum haksızlığa boyun eğmez)
Mesleğiniz her ne olursa olsun hakikatin peşinden koşmak ilke edinilmeli.
Bazı isimlere ‘keşke daha çok yaşasaydı, aramızda olsa belki bir şeyler değişirdi’ deriz ya. İşte canı pahasına savunduğu fikirlerle var olan Uğur Mumcu’da o isimlerden biri.
Selda Bağcan’ın Uğur Mumcu’ya Ağıt’ını da eklemek istiyorum son olarak:
“Bir pazar sabahıydı, Ankara kar altında
Zemheri ayazıydı, yaz güneşi koynunda
(Ucuz can pazarıydı kalemim düştü kana, kalemim düştü kana)
Zalımlar pusudaydı bedenim paramparça
(Ucuz can pazarıydı kalemim düştü kana, kalemim düştü kana)
Uğurlar olsun, uğurlar olsun
Hüzünlü bulutlar yoldaşın olsun
Bir keskin kalem, bir kırık gözlük
Yürekli yiğitlere hatıran olsun
Çevirdim anahtarı apansız bir ölüme
Şarapnel parçaları saplandı ciğerime
(Ucuz can pazarıydı kan doldu gözlerime, kan doldu gözlerime)
İsimsiz korkuları katmadım yüreğime
(Bembeyaz doğruları yaşadım ölümüne)
Uğurlar olsun, uğurlar olsun
Hüzünlü bulutlar yoldaşın olsun
Bir keskin kalem, bir kırık gözlük
Yürekli yiğitlere hatıran olsun”
***
UĞUR'LAR HEP VAR OLSUN!
Sevgi ve minnetle!
Hande Balcan