Merhaba Sophie, nasılsın  güzel canım ? Mektubunu okurken kah güldüm , kah ağladım. Kah kızıyor ve kah anlamaya çalışıyordum. Yaşananlar seni büyütüyor. Okudukların olgunlaştırıyor.  İnsanın olduğu yerde bir karmaşa her zaman olur. Bu kaosta ilgi alanımız, uğraş, fikirlerimiz , kavgalarımız , kırılma ve can yakmalarımız, sevdalarımız  / sızan ümitlerimiz asimetriktir. Bir  hareket humması içindeyiz . Yaşam big bang  olarak devam ediyor. Sayısız duygular, olaylar canlılığın hikâyesidir.  Hareket varsa , canlılık vardır demektir. Bu söz ikimizin sözü…

Yine seni ihmal ettiğimin farkındayım.

'nasılsın ?' diye sormuşsun . Ve yine Rousseau ' nün Toplum Sözleşmesini eş zamanlı okuyalım demişsin.

Nasılsın ? Sorusuna cevabım karmaşık veya yüzeysel ya da sıradan ' iyim  ' demekle mi geçiştireyim bilemedim.

Sayısız duyguların karmaşası  içindeyim  Natali gibi.. Sanırım bu sebeple bir haylidir sessiz kaldım.

Geçenlerde okuduğum kitapta mektup rolünü görünce yüreğimdeki cızırtı ve özlem

" duygusal , fiziksel ve metafizikti. "

Typhon'nun yazdığı mektubu  hatırladım. Çok heyecanlı ve sevinçliydi mektup.  ikimiz de çocuklar gibi  zıplıyor ve bağrışıp duruyorduk sevinçten. Düşündükçe gülüyorum . Duygularımızı

'mektup ' olarak  ifade etmiştik. Ki amacımız da buydu .

O gün inanılmaz güzeldi.

Peki ya Pukavida 'ya ne denmeli ?

Bu edebiyat örgüsünden bahsettiği halde ama bir türlü mektubu postaya  verememişti . Nedendi bir türlü anlayamadım. Hiçbir zaman anlamadığım gibi çok yanıldığımı da fark ettim.

Kimdi

ne istiyordu

ne yapmak istiyordu ?

Hangisiydi ?

Benimle sıcak ilişkisi olan mı gerçekti yoksa duyduğum mu gerçekti? Bilmiyorum. Sanırım bu bir giz olarak kalacaktır. Korkarım ki, iyi bir oyuncuydu. Bu oyuncuyu herşeye rağmen en temiz , dürüst duygularımla seviyordum. Kuantum yasasına karşın, çekimsiz bir dünyaya gönderdim. Güven duvarımı yıktı. Yer çekimi olmayan bir gezegene gönderdim.

Belki birgün…  mektup yazmaya karar verir ve aklını başına alır.

Sophie, yaz ! Sadece yaz..