Yalın Alpay "in olay kurgusunu beğeniyorum. Yerinde çıkarımlarını ve edilen kazanımları dikkat çekici buluyorum. Bazen bir kitap ve yazarını anlatır, öyle ki panik olurum. Neyi kaçırdım? Eyvah bu kitap ve yazarına haksızlık mı yaptım derim. Hatta kendi üzerime gitmiştim, dilini ve edebiyatını beğenmediğim, işlenilen sevgili yazarı özellikle okumuştum. Kitap ve yazarda yanılmamıştım ama içten içe yazardan çok özür dilemiştim. Yazarın, eseri için birkaç yıl araştırma yapması, gezmesi, büyük emek vermesi paha biçilmez değerdir. Bu sebeple dilini beğenmeyebilirim ama emeği başım gözüm üstünedir. Bu sebeple bir olay ve insanı konuşurken sözlerimi özenle seçmek gerektiğini fark ettim. Dolasıyla haddimizi bilmek/ haddimi bilmektir.

Bilmem sizde de oluyor mu bu özür? Eminim oluyordur. Ya unutulmaz pişmanlıklara ne dersiniz? Yeterince cehennemdir. Bir ömür iz bırakan yaralarımızın keşke telafisi olsa. Yani koca bir zaman silgimizin olmasını isterdim. Bu zaman silgisi ile zaman diliminden o pişmanlık, yara ve sızı veren yara veya izlerini silerdim.
Haydi bilim ! Umarım birgün icat edersiniz. İnsana ve aklına, kurgucu özelliğine güveniyorum. Bakar mısınız sapiens nerden nereye ve buradan daha yol alacağı nerelere gitti/gidecek. Zarar verici de oldu,  yarar verici de.

Çok uzatmadan filme dönmek istiyorum çünkü okuduğum 3 kitabın kritiğini yine Yalın Alpay ile ilişkilendirecem.

Kuru Otlar Üstüne...Bu videoyu sabırla dinledim ve izledim. Çoğunlukla parça parça bitiriyorum videoları, dinletileri.
Neden mi ? Yalın Alpay 'ın vurguladığı çıkarımlarını beğeniyorum. İşte not aldığım başlıklar :

- Nuray, Samet, Kenan karakterleri üzerinden insanın yapısını ifade eden " Güç istenci, zayıflıklarını kamufle ederek, karşısındakine karşı üstünlük tasarlar. Sinsi, yalancı, iletişimsizlik...

-  Samet'in kaçmak isteği üzerine şunu der : İnsanın  iç huzursuzluğunu genelde mekana bağlarlar. Küçük yerden büyük yere gitmekle başaracağını ister/ sanır. Kentlinin yine güç istenci...

- Çözümleme, analiz, kritik aşk üçgeni ;  Samet, Nuray, Kenan ilişkisi " arzulamanın arzusu, başkasının arzuladığını arzulamak. Tüketicilik, nesne , duygu...." Samet' in kriterlerine uymayan Nuray, Kenan tarafından sevilip, arzulamasından dolayı Samet arzulamaya arzulanıyor.

- Benlik, kendi başına değildir. Toplum ile birlikte inşa edilir. Benliğin kurulması başkasının etkisi ile etkindir. Taşrada bu daha fazladır.

- Herkes kendi güç istencini ispatlıyor. Bu: yalan, birbirini afişe etmek, birlikte iyi anlaşırlar fakat  arkada birbirini konuşurlar, dedikodu yaparlar. Birbirinden sırlar saklar, sinsi olurlar. Hesap, hınç vs. Olmak istediği/ olduğu kişi arasındaki fark büyük. Entelektüel güç istenci...Ve Küçük insanların güç istenci : Saldırganlık, toplumda yalnızlık, anlaşmama, iletişim trajedisi....
( tia aşkına bunlar korkunç ! Biz hangisiyiz? )

- Turgenyev ve Dostoyevski sürtüşmesi.  Turgenyev tarafından Rus yazarların sivilcesi diye tanımlanan Dostoyevski ...

Yalın Alpay' ın film hakkındaki çıkarımları bunlar. Kendime pay çıkardıklarım, sizlerle heyecanla, sabırsızlıkla paylaşmak istedim. Sizlerin ne çıkaracağını bilemem:))

Aylar öncesi okuduğum kitaplardan Lars lyer' in Göç kitabı, bu kitap iki üniversite hocasının dünyanın farklı yerlerine yolculuk yapıp diyalektik felsefe formülüyle ikili diyaloglarına şahit oluyoruz. Daha bilge yaşlı huysuz W. 'nin kâh kasvetli, kâh yer yer dikkat çeken konuşmasını çizdim, not aldım. Ama bu kitabı okurken her seferinde Yalın Alpay  bu kitabı işleseydi nasıl işlerdi diye kendi kendime mırıldayıp durdum. Çünkü fark etmediğim ve bakmadığım yerden bakar ve yorumluyor. Ne malum belki birgün işleyebilir. O vakit heyecanla, can kulağıyla dinlerim.

Diğer kitap Stefan Zweıg 'in Olağanüstü Bir Gece adlı eseridir. Aristokrat sınıfından olan bir Süvarinin,  önce suça bulaşması ve sonra proletarya sınıfına inip orada insani duygularıyla tanışıp bundan keyif alması işleniyor. Sevgili Yalın lütfen sen ne düşünürsün, hangi sanatsal kurgu, zengin yorumlarınla şu subayı tasvirlerdin ? Buradaki dönüşüme neler ekleyebilirdin? dedim.

Bi başka kitap Jean Paul Sartre 'nin Bulantı' sı. Yine varoluş hikayesi. Roquentin ' nin değişimindeki tiksinti ve ilizyonu. Otoditakt' ın yalnızlığı ve geçmişi ve garson kız ve tabi Roquentin kız arkadaşı. Bütün bu olay örgüsünü yine Yalın 'dan yorumlamasını bekledim.
..
Bugünlerde kendimi Roquentin gibi görmeye başladım. İnsana, nesneye, varoluşa istemsiz bir tiksinti duygusu beliriyor. Elimde olsa, gerek zihnimi gerekse dünyayı  suskunluk tatiline çıkarırdım. Son iki yıldır ardı sıra kesilmeyen bağlantılı hikayeler, yeni bir doğuşa sürüklüyor anlaşılan. Bunda hem benim yaptırımım olduğu gibi zira istem dışı bir sürükleniş, hem muhataplarımın ve düşünce eyleminin dışarıdan yaptırımı zorluyor. Neye bir varoluştur ? Doğrusu bilmediğim gibi ama bu denli sancılı ve yorucu olması tiksinti ile karşılık veriyorum.

Demem o ki, kuru otlar üstüne ve kitaplardan, kendimden bu paralel dönüşümü ve insanın genel geçer serüvenini çoğunlukla tanımlamaktan zorluk çekebiliyoruz. Güçlü dil iyidir. :))

Sevgiler Yalın Alpay...

Kasım 2023
tuannaguzel