Neyimiz var, neyimiz yoksa Atatürk dönemine borçluyuz, bazıları kabul etmese de bu kesin. Şimdi evsiz ve ekmeksiz bir ulusun başardıklarına bakalım.
Yolun, suyun, elektriğin olmadığı, eğitimden sağlığa her alanda yokluk ve yoksulluğun hüküm sürdüğü yıllarda; Bir ulusun var olma mücadelesi sonunda adına “Türk Mucizesi” dedikleri bir destan yazılarak bir toprak vatan yapılmış.
Halkevleri, Halk Odaları, Köy Enstitüleri, Millet Mektepleri açılarak; Cumhuriyete kanat geren eli öpülesi vazife kuşağının emek ve çabaları sayesinde; Yoksulluk, ilkellik, gericilik, çağ dışılık, bilgisizlik, cehalet büyük ölçüde yenilmiş.
Aklı özgür kılarak, aydınlanmayı yayarak, bağnazlığa son vererek, kadın-erkek eşitliği getirilerek, yüzde 93’ü okuryazar olmayan bir halk eğitip bilgilendirilerek yurttaş olmaları sağlanmış.
Salgın hastalıkları büyük ölçüde halledilerek, sanayileşme adımları atılarak, barış sağlanarak, ulus olma yolunda büyük ve kararlı adımlar atılmış.
Evlerinden çok, cephelerde, siperlerde yatanların attıkları akıllı ve akılcı adımlarla aynı zamanda hem savaş, hem devrim yapılarak “mazlum milletlere” öncü ve örnek olunmuş.
“Sen bizi aç bıraktın!” “Ama babasız bırakmadım!”
Bize tertemiz bir vatan, laik ve çağdaş bir devlet, aydınlık bir gelecek bırakan o yürekli ve yurtsever kuşağa minnet ve saygı duymamız gerekirken; Yapılanlara ve yazılanlara bakınca Cumhuriyete bu hınç, bu kin, bu bitip tükenmeyen öfke nedendir bilinmez ama! İnönü’nün İkinci Dünya Savaşı’nda ülkemizi tek şehit vermeden atlatmamız için yaptıkları iyi bilinir…
Toplam 72 milyon insanın öldüğü, Rusya’dan asker- sivil 23 milyon, Almanya’dan 7 milyon, Polonya’dan 5.6 milyon, Fransa’dan 567 bin, İtalya’dan 453 bin, İngiltere’den 450 bin kişinin yaşamın yitirdiği bir savaşta bu büyük bir başarı değilse nedir? Bu unutulacak, görmezden gelinecek iş midir?
Yine 1969 seçimlerinde bir gencin İnönü’ye; “Sen bizi aç bıraktın” sözüne karşılık İsmet Paşa’nın verdiği cevap; “Ben sizi aç bıraktım ama babasız bırakmadım” sözü unutulacak yanıt mıdır?
Bugün gelinen noktada Atatürk için söylenip yazılanlara, Cumhuriyet için yapılan açıklamalara bakınca! Fotoğrafların duvarlardan indirilmesine, büstlerin kaldırılmasına, isimlerin alanlardan- meydanlardan, stadyumlardan silinmesine, şarkıların- marşların susturulmasına, ulusal bayramların çeşitli nedenlerde iptal edilmesine şaşırmamak mümkün değil, ama Venizelos’un kitaplardan da, hafızalardan da silinmeyen sözünü hatırlamak mümkün;
Ne diyor Yunanistan’ın eski başbakanı; “Atatürk, evrenseli arayan, Türkiye’nin batıya ait olduğuna inanan, kimseyi düşman olarak görmeyen ve Yunan Harbi’nden 5 yıl sonra benimle kol kola girebilecek kadar önyargısız bir liderdi. Herkes dönüp Cumhuriyet’in 10. Yılındaki giyim kuşama baksın. Avrupa’da bile bu kadar Avrupalı görünen insanlar yoktur.”
Venizelos’un bu sözünü hatırlarken bazılarının; “parantez, reklam arası, pranga” şeklindeki Cumhuriyetle ilgili değerlendirmeleri düştü aklıma!
Parantez, pranga, reklam arası öyle mi? Duymazdan, görmezden gelinse de gerçekler ortada. Ya tarih okumalı, ya da özel tarih dersi almalı! Başka yolu yok bu işin!
Önemli not: Bazı parantezler açılır ve kapanır. Ama bazı parantezler vardır ki açılır ve bir daha kapanmaz. Atatürk ve Cumhuriyet değerleri kapanmayan ve kapanmayacak olan bir parantezdir. Nokta…