Gül ile bülbül… Ne çok konuk oldu sayfalar arasındaki satırlarımıza.

Bülbülün sesi, hele ki seher vakti ötüşen bülbüllerin sesi o derin uykumuzdan huzurla uyandırır ruhumuzu. Hint bülbüllerinin bir kısmı sesiyle rahatsız eder sahibini, oysaki güllere tutkun olan bülbülün sesi ise yılanı deliğinden çıkarabilmekte hünerlidir. Gül kokulu muhabbetler, gül duruluğunda güzellikler, gül aromalı reçeller, saf gülsuyu, bir fincan kahvenin yanında ikram sunulan güllü lokumlar, gül konulu şiirler ve şarkılar şair olmayanlara bile ilham verir. Sözümüz güllerden açılmışken Türk edebiyatında gülün önemine yer verelim:

Gül; Türkler tarafından eski devirlerden beri bilinmekte olup edebiyatta çokça kullanılan motiflerden biridir. Farsça'daki genel anlamı "çiçek" olan gül, Türk edebiyatında da "gül-i bâdâm" (badem çiçeği), "gül-i yâsemen" (yasemin çiçeği) gibi ifadelerde aynı mânada kullanılmıştır.

Gül tek beyitlerde ele alındığı gibi "gül" redifli gazel ve kasidelere, ayrıca Gül ü Bülbül (Kara Fazlî, Rifâî, Bekāyî, II. Gazi Giray, Acem Molla Niyâzî), Gül ü Nevrûz (Lutfî, Muîdî, Sâbir), Gül ü Hüsrev (Tutmacı), Gül ü Sabâ (Necâtî), Gül ü Mül (Râsih) gibi müstakil eserlere de konu olmuştur. Divan şiirinde, aralarında Necâtî ve Nev'î'nin de bulunduğu "gül" redifli kaside yazan şairler arasında Fuzûlî'nin Kanûnî Sultan Süleyman için kaleme aldığı kasidesi, altmış iki beyit boyunca gülün hemen her kullanılışında ayrı bir mazmuna işaret eden zengin imaj dünyasıyla şiir sanatı bakımından en güzel örneklerden biridir.

Cumhuriyet'ten sonraki şiirin sosyal gerçekçi, siyasî-ideolojik yönünde gül hemen hiç yer almazken hissî ve mistik karakterli şiirlerde zenginleşen mâna, imaj ve sembol değerleriyle devam eder. Necip Fazıl'ın, "Gül yetiştirenlere mahsus hevesle / Renk renk dertlerimi gözünde besle" mısralarında aşk acısını sembolize eden gül, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın şiirlerinde her biri ayrı bir çağrışımın ürünü olan zengin hayallere açılır: "Bir gül bu karanlıklarda / Sükûta kendini mercan / Bir kadeh gibi sunmakta / Zamanın aralığından"; "Belki rüyalarındır bu taze açmış güller"; "Bugünün rüzgârında yıkanan mâzi gülü"; "Gül, ey bir âna sığınmış ebediyet rüyası.". Behçet Necatigil bir şiirinde, "Solgun bir gül oluyor dokununca" mısraını duygu yüklü laytmotif (ana motif, sık kullanılan söz ya da tümce) olarak kullanır.

Şiir kitaplarından birinin adı Gül Muştusu olan Sezai Karakoç'ta gül çok defa İslâm'ın "ba'sü ba'delmevt"inin, dirilişin sembolüdür: "Kıyamet demek gülün geri gelişi demek / Gül peygamber muştusu, peygamber sesi." Beşir Ayvazoğlu'nun da, "Dönsün yine dönsün açılan tennûre / Ses gülleri iliştirsin güzelliğine" gibi klasik form ve mazmunlardan hareketle imajları genişleyen şiirlerini ihtiva eden Gülnâme adlı bir kitabı vardır.

ELİF YAVAŞ

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi