OGÜN AKKAYA
(ANKARA) - İstanbul Otizm Gönüllüleri Derneği kurucusu ve Türkiye Otizm Meclisi Sekreteri Avukat Sedef Erken, otizmli öğrencilerin ve ailelerin eğitime erişimde yaşadıkları sorunları anlattı. Erken, “Bizim için en net ve yakın gündem, okulların açılması dönemi. Çünkü otizmli bir çocuk için eğitim, ekmek kadar su kadar önemli. Sorunlar birleşip, çocuklarımızın bütün hayatını etkiliyor. Zamanında doğru bir eğitim alamayan otizmli için bunun devamı da yok. Devamını da getiremiyorsunuz. Zamanında o eğitimi vermeyen insanlar, bu otizmli bireylerin sonundan da sorumlular. Otizm Eylem Planı’nda bütün çözümler var. Ne yapılması gerektiği çok açık” dedi.
2024-2025 eğitim öğretim yılı 9 Eylül 2024 Pazartesi günü başlayacak. İstanbul Otizm Gönüllüleri Derneği kurucusu ve Türkiye Otizm Meclisi Sekreteri Avukat Sedef Erken, okulların açılmasına sayılı günler kala otizmli çocukların eğitime erişim konusunda yaşadıkları sıkıntıları ANKA Haber Ajansı’na değerlendirdi.
“Zihniyet ve sistem sorunundan bahsedebiliriz”
Eğitim haklarının ve özellikle otizmli öğrencilerin eğitim hakkının kağıt üzerinde kaldığının altını çizen Erken, “Kağıt üzerinde var olan hakkın, hem okul yöneticileri ve eğitimciler tarafından zaman zaman bilinmemesi, benimsenmemesi, inanılmaması ve inanılmadığı için uyulmaması, çaba gösterilmemesi gibi sorunlar etrafından şekillenen bir zihniyet ve sistem sorunundan bahsedebiliriz” ifadelerini kullandı.
“Benimsenmemiş eğitim ortamı, eğitimsizlikten bile kötü sonuçlara yol açabiliyor”
Otizmli öğrencilerin temel eğitimi zayıf ve hasarlı olduğu zaman gerçek bir özel eğitim ortamının okulda oluşmasının mümkün olmadığını söyleyen Erken, “Çocuğun hayatında ihtiyacı olan eğitim, bu ortam olmadığı zaman alması mümkün olmuyor. Sadece ailenin imkanlarının dışarıda verebileceği kadar takviye eğitimle ilerlenmeye çalışılıyor. Bu da mümkün olmuyor. Benimsenmemiş ya da yapılandırılmamış eğitim ortamı, eğitimsizlikten bile kötü sonuçlara yol açabiliyor. Çünkü aynı zamanda çocuğun orada yıpranmasına, akran zorbalığına uğramasına, zaman zaman çocuğa eğitim vermesi gereken kişilerin psikolojik şiddetine uğramasına kadar varan çok vahim sonuçlara yol açabiliyor. Bu da çocuğun hiç eğitim alamamasından kötü etkiler oluşturabiliyor” dedi.
“Ciddi sorunlarımız var”
Okul yönetiminin ve öğretmenlerin otizmli öğrenciler için uygulaması gereken eğitimin çok açık bir şekilde yasa ve yönetmeliklerde belli olduğunu söyleyen Erken, şunları kaydetti:
“Buna kapasiteleri var mı, bu konuda yetkinler mi diye bakarsanız, ciddi sorunlarımız var. Önceki nesillerde eğitim fakültelerinde eğitimini almamış pek çok kişi var. Bunun yanı sıra öğretmenlik nosyonu olduğu bu karşı ciddi bir zemini, yatırımı ve mesleğini sevdiği için bu işi çok iyi başaran öğretmenler de var. Alanını sevmeyip, zorunlu olarak çalışanlar da var. Sonuçta eğitimler boyutu, sadece otizmli çocuklar ile ilgili değil.
“Aslında o çocukların yeri burası değil’ diyen yöneticiyle hiçbir şekilde ilerleyemiyorsunuz”
Türkiye’deki eğitimcinin sınıfta ve okuldaki imkanları, onun bu açılardan ne noktada hazır olup olmadığıyla çok ilgili. Eğitimci hazır değilse zaten bu konuda hevesli değilse, bu işi zorla yaptırmanız mümkün değil. Okul yöneticilerinin de çok önemi var. ‘Aslında o çocukların yeri burası değil’ diyen bir okul yöneticisiyle hiçbir şekilde ilerleyemiyorsunuz. Aileler ve çocuklar için kağıt üzerindeki hakların hayata geçmesinin önündeki en önemli engel de bu kişiler olabiliyor.”
“Türkiye’nin her yerinden kayıt konusunda talep alıyoruz”
Otizmli öğrencilerin okullara kaydedilmesi noktasında yaşanan sorunları anlatan Erken, “Dernek olarak neredeyse Türkiye’nin her yerinden kayıt konusunda hem talep alıyoruz hem de en yoğun çalıştığımız konu bu. Aileleri yönlendirmeye ve haklarını doğru bir şekilde savunmaları için destek olmaya çalışıyoruz” dedi.
“Ayrımcılığı çocuğa lütuf olarak yapıyormuş gibi sunan kişilerle karşı karşıya kalıyoruz”
Milli Eğitim Bakanlığı’nın yeni yönetmelik ile birlikte otizmli çocuklara yönelik eğitim hakkını engelleyen kişiler hakkında ciddi müeyyideler getirmek istediğini belirten Erken, otizmli çocukların karşılaştığı sorunların belli maddelerde kökleştiğini şu sözlerle anlattı:
“Zihniyet sorunu, benimsememe, çocukları bir alt kademeye doğru itme, kaynaştırma öğrencisini özel eğitim sınıfına doğru itme, özel eğitim öğrencisini uygulama okuluna doğru itme. ‘Benim okulumda olmasın da nerede olursa olsun. Benden alın nereye verirseniz verin. Onların özel okulu olması lazım, burası yerleri değil’ gibi yaptığı ayrımcılığı sanki çocuğa lütuf olarak yapıyormuş gibi sunan kişilerle karşı karşıya kalıyoruz”
“Şikayet ettiğimizde soruşturmalar kapatılıp gidiyor”
Otizmli çocukların eğitime erişimin engellenmesi noktasında yargı sistemine de takıldıklarını hatırlatan Erken, “İdare hukuku açısından İçişleri Bakanlığı’nda da sorun yaşıyoruz. Çünkü, şikayet ettiğimizde soruşturmalar kapatılıp gidiyor. Çoğuna soruşturma izni verilmiyor. Cezasızlık uygulanıyor” dedi.
“Ne hakları ne de hadleri var”
Cezasızlık durumu karşısında başka okul yöneticilerinin de çok rahatlıkla “Ben bu çocuğu bu okulda istemiyorum” cümlesini kurabildiklerini söyleyen Erken, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Böyle bir cümleyi kurmaya ne hakları ne de hadleri var. Yaşanan hukuksuzlukları davalara da dönüştürüyoruz. Her yıl biraz daha fazla çocuğun kaynaştırma sistemine dahil olduğunu görüyorum. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından şu anda ikinci Otizm Eylem Planı yayınlanmış durumda. Çeşitli bakanlıkların görevleri detaylı bir şekilde adım adım tanımlı. İllerde toplantılar devam ediyor. Eylem planı kağıt üzerinde kaldığı zaman hiçbir faydası yok. Sahaya yansıma lazım. O Yüzden il il bunları takip ediyoruz. Hayata geçmesini sağlayacağız. Planda bütün çözümler var. Artık bir soru işareti yok. Ne yapılması gerektiği görev olarak belli.”
"Zamanında o eğitimi vermeyen insanlar, bu otizmli bireylerin sonundan da sorumlular"
"Bizim için en net ve yakın gündem okulların açılması dönemi" diyen Erken, okulların açıldığı dönemde otizmli çocuğu olan ailelerin şikayetleri ve sorunları olduğunu söyledi. Bu sorunlara değinen Erken, şunları kaydetti:
"Özel eğitim sınıflarının servislerinden tutun, okula bu sebeple gidemeyen çocuklar, okulda yer olduğu halde destek eğitim odasını açmamakta direnen okul müdürleri ya da çocuğu sınıfında istemediği için diğer velileri organize edip imza toplayan bir öğretmen... Bunlar bir araya geldiğinde bir çocuğun hayatını kabusa çevirebilecek kadar önemli konular. Çünkü otizmli bir çocuk için eğitim, ekmek kadar su kadar önemli. Bu sorunlar birleşip, çocuklarımızın bütün hayatını etkiliyor. Zamanında doğru bir eğitim alamayan otizmli için bunun devamı da yok. Devamını da getiremiyorsunuz. Daha sonra ergenlik sorunları başlıyor. Ergenlikten sonra yetişkinlik sorunları başlıyor. Yeterli eğitimi alamamış, bağımsızlaşma yolunda ilerleyememiş, sosyalleşememiş, önüne yeni engeller çıkarılmış çocuklarımız yetişkinlik çağlarında çok daha zor şartlarda yaşıyor oluyor. Bir kısmı da bakım evlerinde yaşamak durumunda kalıyor. Zamanında o eğitimi vermeyen insanlar, bu otizmli bireylerin sonundan da sorumlular.”