Yeneroğlu'ndan Cumhurbaşkanı Erdoğan'a 'Külfet' Yanıtı!
Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Ülkenin kazancından hep birlikte istifade ettiğimize göre külfetine de beraberce katl...
Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Ülkenin kazancından hep birlikte istifade ettiğimize göre külfetine de beraberce katlanacağız" sözlerine tepki gösterdi. Yeneroğlu, “Sayın Cumhurbaşkanı, siz bu külfete katlanmıyorsunuz. Siz ve çok ufak bir azınlık bu yarattığınız sistemsizliğin sefasını sürerken size çok büyük kredi açan milletimiz, ağırlaşan yoksulluk ile sizin bu eserinize, kötü yönetim biçiminize katlanmak zorunda bırakılıyor” dedi.
Mustafa Yeneroğlu, bugün TBMM’de düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Yeneroğlu, şunları söyledi:
ŞU ANDA ÜLKE ADETA KRİZDEN KRİZE SAVRULUYOR: “Türkiye, çok yoğun bir ekonomik ve siyasi krizin ortasındadır. Ve bu krizin en önemli sebeplerinden biri, en önemli sebeplerinin başında gelen, onun aslında tüm kötülüklerle birlikte müsebbibi olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı altında uygulanan keyfi ve kural tanımaz yönetimdir. Yönetim demekte bile zorlanıyoruz, çünkü şu anda ülke yönetilmiyor. Şu anda ülke, birkaç skandal ardı ardına gelerek adeta krizden krize savruluyor. Bu kuralsız ve hesapsız yönetim, Türkiye’de demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları konusundaki gerilemeye çok ciddi bir ivme kazandırmış ve hızlı bir biçimde bu ilkelerin de yok sayılmasını bir kenara bıraktım, yok sayılmış olduğunun farkındalığının bile ortadan kaldırıldığı bir noktaya ülkemiz gelmiştir.
BU MİLLET KENDİSİNE YAPILAN EFENDİLİĞE KESİNLİKLE MAHKÛM DEĞİL: Lafa gelince, düne kadar ‘Bizden başkası bu ülkeyi yönetemez’ diyenler, son günlerde krizin ağırlığının farkında olacaklar ki ‘İktidarı bırakmayız ama beceriksizliğimizin külfetine de hep birlikte ortağız, herkes buna katlanacak’ demeye getirdiler. Sayın Cumhurbaşkanı, siz bu külfete katlanmıyorsunuz. Siz ve çok ufak bir azınlık bu yarattığınız sistemsizliğin sefasını sürerken size çok büyük kredi açan milletimiz, ağırlaşan yoksulluk ile sizin bu eserinize, kötü yönetim biçiminize katlanmak zorunda bırakılıyor. Ama hayır, bu millet kendisine yapılan efendiliğe kesinlikle mahkûm değildir.
BAHÇELİ’NİN SÖYLEDİĞİNİN ÇOK FAZLA BİR KIYMETİ HARBİYESİ YOK: Hükümet ortakları ve onların sözcülüğüne soyunmuş olan bazı medya kuruluşları, hiçbir ahlaki ilke ve sınır tanımaksızın akıl almaz iftiralarla, manipülasyon çabalarıyla 12 Şubat deklarasyonunu, demokrasi ve hukuk devleti deklarasyonunu gölgelemek istemektedirler. Hadi Sayın Bahçeli’yi geçtim; her zaman olduğu gibi hakaretlerle, tehdit savurmalarla siyaset yaptığını zannediyor… Ciddi, rasyonel siyasette Sayın Bahçeli’nin söylediğinin çok fazla bir kıymeti harbiyesi yoktur. Ama iki de bir çıkıp diyorlar ya ‘beş benzemez’. Zaten ‘beş benzemez, altı benzemez’ derken bunlar eğer birbirlerine çok benzeselerdi ayrı bir siyasi parti olmalarına gerek yoktu. Bu lafları kullanan kişiler, ‘benzemez’ kelimesini kullanan kişiler, daha dün birbirlerini terörden çok daha büyük bir tehdit olarak ifade ediyorlardı. Nasıl oldu da neler oldu da bunlar bu şekilde birbirilerine benzer hale geldiler? İkisi birlikte hukuk devletini, demokrasiyi yok saymakta böyle güçlü bir ittifak içesinde olabilecek kadar birbirlerine benzeştiler. Asıl verilmesi gereken cevap bu. Bir de demokrasiyi az buçuk idrak etmiş birisi bu cümleyi kullanmaz.
“HERHANGİ BİR SİYASİ PARTİYİ DIŞLAMAKTAN ZİYADE 'MÜMKÜN MERTEBE MUTABAKATI NASIL SAĞLARIZ', ONUN ÜZERİNDE DURULDU”
HDP’nin ‘güçlendirilmiş parlamenter sistem’ görüşmelerinde masada olmamasına ilişkin eleştiriler sorulan Yeneroğlu, şu yanıtı verdi:
“Biz, bu çalışmayı yaparken bu çalışmanın temel anlayışı olarak bütün kararları hep birlikte alacağız. Bir konuda herhangi bir parti itiraz ettiği takdirde, yani mutabakat olmadığı takdirde de öyle bir karar alma imkanımız olmayacak. Dolayısıyla ‘her noktada tam mutabakatla yürüyeceğiz’ şeklinde bir anlayışla yola çıktık. İçinde bulunduğumuz, birlikte hareket ettiğimiz altı siyasi partiden herhangi birisi ‘şu veya bu sebeplerden dolayı şu konu olmaz’ dediği takdirde de diğer partiler ona uymayı, o doğrultuda hareket etmeyi başından itibaren taahhüt etmiştirler. Bu, bugünün meselesi değildir. Başından beri aslında bilinmekte olan bir mesele. Yani eylülde bu konularla ilgili karar verildi. Eylülde, bu hususlarla ilgili hangi siyasi partilerle güçlendirilmiş parlamenter sistem üzerinde birlikte çalışacağımız konuşuldu. Ve bu şekilde hareket edildi. Buradaki anlayışta, herhangi bir siyasi partiyi dışlamaktan daha ziyade, ‘mümkün mertebe en azami derecede mutabakatı nasıl sağlarız’, onun üzerinde duruldu.”
“KİM YANLIŞ YAPARSA YAPSIN BU YANLIŞIN BİZİM TARAFIMIZDAN TOLERE EDİLMESİ DOĞRU OLMAZ”
DEVA Partisi Kurucular Kurulu Üyesi Metin Gürcan hakkında açılan davaya ilişkin bir soruyu da Yeneroğlu şöyle yanıtladı:
“Biz, dünden beri arkadaşlarımızla iddianameyle ilgili değerlendirmeleri yapıyoruz. Biz, işin başından itibaren bu meselenin iki boyutu olduğunu belirtmiştik. Bir hukuki boyutu vardır. Bir de etik açıdan değerlendirmemiz gereken boyutlar vardır. Bu ikisini biz birbirinden ayrı olarak değerlendiriyoruz. Hukuki boyut itibariyle meseleye baktığımız zaman, mevcut iddianamenin daha da yetersiz olduğunu düşünüyoruz. Casusluk suçlaması noktasında, casusluk suçlamasının bir kere kabul edilebilmesi için TCK’nın 238’inci maddesindeki casusluk suçlamasının unsurlarının gerçekleşmiş olabilmesi için bir kişinin gizli bilgi temin etmiş olması gerekiyor. Biz, iddianamede bu gizli bilgi temin etme şartının gereklerinin yerine getirilmiş olduğunu düşünmüyoruz. Ama bu hukuki bir değerlendirme. Ama biz DEVA Partisi olarak, şöyle bir anlayışımız da var, kim olursa olsun, dışarıda nasıl her türlü yanlışa, siyasi etik açıdan oluşan olumsuzluklara itiraz ediyorsak partimiz içerisinde de bu noktada eksiklikleri olan, siyasi etik kurallarımıza aykırı davranmış olduğunu düşündüğümüz arkadaşların yaklaşım biçimlerine de aynı şekilde itiraz ediyoruz. Ve ettik de. Biz, herhangi bir siyasinin, kim olursa olsun para karşılığında yabancı devletlerin misyon temsilcileriyle bir araya gelip, onlarla bir taraftan siyaset yaparken diğer taraftan da onlarla para karşılığında bilgi, analiz paylaşımını etik açıdan doğru bulmuyoruz… Elbette iddianame çıktıktan sonra önümüzdeki günlerde yetkili kurullarımız bir araya gelecekler, bu meseleyi değerlendirecekler. Elbette Metin Bey’in de bu konuyla ilgili görüşlerini dikkate almak durumundayız. Ancak şunu da dikkate almak gerekiyor; bir kişi cezaevindeyken, adeta eli kelepçeliyken onu hukuken bu davası belli bir sürece girmeden de bu meseleyle ilgili kamuoyu nezdinde kendisini yargılar gibi bir pozisyon içerisinde bulmak da çok doğru olmayabilir. DEVA Partisi’ni, siyaset anlayışını değiştirmek üzere kurulduk. Dolayısıyla kim yanlış yaparsa yapsın bu yanlışın bizim tarafımızdan tolere edilmesi, bu yanlışa hoşgörü ile yaklaşılması kesinlikle doğru olmaz. Metin Gürcan Bey’in meselesine de biz bu şekilde bakıyoruz.”
Yorumlar