Gündem

Türkiye Ormancılar Derneği İzmir Temsilcisi Öztan: OGM’nin envanterine 20 tane Air Tractor uçak satın alma gibi bir girişimi var

TMMOB Çevre Mühendisleri ve Türkiye Ormancılar Derneği İzmir şubeleri, geçen hafta Ege Bölgesi’nde çıkan yangınlarla ilgili ortak açıklama yaptı. Türkiye Ormancılar Derneği İzmir Temsilcisi Ahmet Kenan Öztan, yangın sayısında geçmiş yıllara oranla çok büyük sayıda artış olduğunu belirterek, “Şu anda Orman Genel Müdürlüğü'nün (OGM) envanterine bildiğim kadarıyla 20 tane Air Tractor uçak satın alma gibi bir girişimi var. Toplumun bu konuda çok duyarlı olması, tepkileri azaltma anlamında OGM’nin hava araçlarına biraz daha önem vermesine neden oldu” dedi.

(İZMİR) – TMMOB Çevre Mühendisleri ve Türkiye Ormancılar Derneği İzmir şubeleri, geçen hafta Ege Bölgesi’nde çıkan yangınlarla ilgili ortak açıklama yaptı. Türkiye Ormancılar Derneği İzmir Temsilcisi Ahmet Kenan Öztan, yangın sayısında geçmiş yıllara oranla çok büyük sayıda artış olduğunu belirterek, “Şu anda Orman Genel Müdürlüğü'nün (OGM) envanterine bildiğim kadarıyla 20 tane Air Tractor uçak satın alma gibi bir girişimi var. Toplumun bu konuda çok duyarlı olması, tepkileri azaltma anlamında OGM’nin hava araçlarına biraz daha önem vermesine neden oldu” dedi.

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası ile Türkiye Ormancılar Derneği’nin İzmir şubeleri, geçen haftalarda İzmir başta olmak üzere Aydın, Muğla, Manisa ve Uşak’ta çıkan orman ve büyük hasara yol açan orman yangınlarıyla ilgili ortak basın toplantısı düzenledi.

Güleş: “17 bin hektardan fazla alan yanmıştır”

Çevre Mühendisleri İzmir Şube Başkanı Ahmet Mustafa Güleş, ülke genelinde çıkan yangınlarda yaklaşık 17 bin hektar alanının yandığı belirterek şunları söyledi:

“OGM'nin paylaşımlarına göre 2024 yılında 1 Ocak- 27 Ağustos tarihlerinde Türkiye genelinde meydana gelen 2 bin 764 orman yangınında 20 bin 896 hektar alan zarar görmüştür. Haziran ayından bu güne İzmir ve çevresinde çıkan orman yangınlarında yaklaşık olarak Selçuk’ta 604 hektar, Çeşme-Germiyan’da 319 hektar, Çeşme Delikli Koy’da 184 hektar, Bergama’da 137 hektar, Manisa Soma Deniş’de 835 hektar, Karaburun 311 hektar, Urla 396 hektar ve 154 hektar, Foça’da 300 hektar, Gaziemir-Sarnıç’ta 575 hektar ve Menderes-Şaşal’da 270 hektar, Yamanlar’da 2920 hektar, Manisa-Gördes’de 5 bin 74 hektar, Yatağan’da 315 hektar, Milas’ta 278 hektar, Bozdoğan-Kavaklıdere’de 2 bin 116 hektar, Çanakkale’de bin 773 hektar, Bolu-Göynük’te 5 bin 200 hektar, Karabük- Safranbolu olmak üzere 17 bin hektardan fazla alan yanmıştır. Bununla birlikte Diyarbakır- Mardin'deki yangınlarda 15 sivil, İzmir Çeşme Deliklikoy'daki yangında 3 sivil vatandaşımız, Bayındır ve Bergama'daki yangınlarda ise İzmir Orman Bölge Müdürlüğü’nde görevli 2 orman çalışanı hayatını kaybetmiştir.”

“Yaklaşık 393 hektar alan orman sınırları dışına çıkarılmıştır”

Orman yangınlarının ağırlıklı olarak insan eliyle çıktığını kaydeden Güleş, orman statüsünden çıkarılan alanlara da dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı:

“OGM orman yangınlarının yaklaşık yüzde 90'ının çıkış sebebi, insan kaynaklıdır. 2024 yılında orman yangınlarının çıkış sayılarının 2023 yılına göre önemli derecede arttığı gözlemlenmektedir. Orman Genel Müdürlüğü’nün yangın önleme faaliyetleri kapsamında yaptığı bilinçlendirme, eğitim, bilgilendirme faaliyetleri bu anlamda yetersiz kalmaktadır. Orman alanları, ormancılık amacı dışındaki turizm, enerji, sanayi ve yerleşim gibi tahsisler ile baskı görmekte ve insan ile temasının arttığı gözlemlenmektedir. Bu noktada orman arazilerinin orman vasfından çıkartıldığı kararları endişe ile takip etmekteyiz. 28 Haziran 2024 tarihli Artvin, Bitlis, İstanbul ve İzmir illerinde bulunan bazı alanların orman sınırları dışına çıkartılması hakkında karardan sonra, 17 Temmuz 2024 ve 2 Ağustos 2024 tarihli Cumhurbaşkanı kararları ile Manisa'da, Balıkesir'de, Amasya'da, Bingöl'de, İstanbul'da, Kastamonu'da, Kütahya'da, Mersin'de, Muğla'da, Niğde'de, Samsun'da, Sinop'ta ve Sivas'ta yaklaşık olarak 393 hektar alan orman sınırları dışına çıkarılmıştır.”

“Yangın öncesi hazırlığın yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir”

Yangın öncesi hazırlıkların yetersiz olduğunun altını çizen Güleş, alınması gereken önlemleri şu şekilde sıraladı.

“Yangınlara müdahale için özveri ile çalışılsa da yangın sayıları, zarar gören alanlar göz önünde bulundurulduğunda yangın öncesi hazırlığın yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir. Yangın riskini ve olası zararları azaltmak ve afet yönetim süreçlerini doğru bir şekilde tanımlamak için ilgili tüm kurumların iş birliği ile iklim değişikliği senaryoları da göz önünde bulundurularak yangın eylem planları hazırlanmalı, yeterli araç, gereç ve personel bulundurulmalıdır. Orman içi verilen izinlerin kapsamları daraltılmalı, koşul ve standartları net olarak belirlenmeli ve etkin denetimi sağlanmalıdır. Orman içi ve bitişiği alanlarda bu alanlara çöp/atık bırakılmasının önlenmesinde, enerji nakil hatlarının yangına özel bakımlarının planlamasında, sanayi tesisleri ve karayollarında koruma bandının belirlenmesinde vb. önlemlerin geliştirilmesinde kağıt üzerinde kalan kararların ötesine geçerek özel sektör, yerel yönetimler ve kamuoyu ile sorumluluk gerektiği şekilde paylaşılmalıdır.”

“Nüfus artışının doğal sonucu, orman yangını riskini de doğrudan artırmaktadır”

Yangınlara etki eden bir diğer unsurun da nüfus artışı ve kent sınırlarının genişlemesi olduğuna dikkat çeken Güleş, şu ifadeleri kullandı:

“Dünya genelinde ve ülkemizde birçok büyük şehirde/ turizm merkezlerinde insan yerleşimleri ile doğal bitki örtüsünün kesişim noktalarının artışı, nüfus artışının doğal sonucu, orman yangını riskini de doğrudan artırmaktadır. Büyük yangınların yönetimindeki başarı yangınla mücadele çalışmalarıyla olduğu kadar, yangınlar çıkmadan önce alınacak tedbirlerle de yakından ilişkilidir. Bu sebeple, en az yangınlarla mücadeleye verilen önem kadar, yangın öncesi planlamalara da ağırlık verilmelidir. Bu kapsamda yangına hassasiyet derecelerine göre orman alanlarının potansiyel yangın risk ve tehlike durumları dinamik modellerle ortaya konulmalıdır. Yangın risk ve tehlikesinin yüksek olduğu alanlarda, eğitim ve bilinçlendirme çalışmalarının yanında, yanıcı maddeyi azaltma düzenlemeleri, yangın emniyet yol ve şeritleri ile alanların yangın riski ve tehlikesini azaltmaya yönelik tedbirler alınmalıdır. Zira olağanüstü hava çıkan yangınlarla mücadelede başarı oranı oldukça sınırlı olmaktadır. Burada özellikle yanıcı madde birikiminin tehlikeli boyutlara ulaştığı alanlara özel önem verilmelidir. Özellikle yerleşim yerlerinin etrafında bulunan ormanlarda yanıcı madde yönetimi uygulanmalı ve yanıcı madde miktarı azaltılmalıdır.”

“Ormancılık teşkilatındaki görevli personelin dahi yangın konusunda yeterliliği tartışmalıdır”

Yangınlarla mücadelede bir diğer hususa daha dikkat çeken Güleş, şunları söyledi:

“İnsan kaynaklı orman yangınlarının sayısı artarken, orman köylülerinin varlığını sürdürecek, orman ve orman yangın kültürü olan orman köylüsünün istihdam yaratılarak şehirden köye geri dönüşünü sağlayacak kökten bir değişim öncelikli bir ülke politikası olarak hayata geçirilmelidir. Büyükşehir uygulamalarıyla mahalleye dönüşen köyler ve orman köylerinin büyük ölçüde terk edilmesi, orman işçiliğinin müteahhitlere devredilmesi gibi faktörlerin orman yangınlarının artışından rol alıp almadığı değerlendirilmelidir. Orman yangınları gönüllülüğü ile ilgili yasal düzenlemeler 2019 yılında ortaya atılmış olmakla beraber bu güne somut adımlar atılmış değildir. Diğer yandan yangın konusunda bilgisiz ve eğitimsiz kişi, gönüllü grubu veya askerlerin ön cephede görevlendirilmesi de mantıklı bir uygulama olmayacaktır. Zira ormancılık teşkilatındaki görevli personelin dahi yangın konusunda yeterliliği tartışmalıdır. Yapılan araştırma sonuçları göstermektedir ki, ormancılık faaliyetlerinde iş kazasına maruz kalanların oranları yüzde 40'ının üzerindeyken, birinci derecede yangına hassas bölgelerdeki yangın işçi ve şoförlerin vücut kitle indeksi, fiziksel kondisyon gibi kriterler açısından da yetersizlikleri söz konusudur”

“Su kaynaklarımızın kirlenmesine de yol açmaktadır”

Yangınların insan sağlığına etkisine de değinen Güleş, şöyle konuştu:

“Su toplama havzalarındaki orman yangınları, su kaynaklarımızın kirlenmesine de yol açmaktadır. Vejetasyon-toprak-su dengesinde oluşan değişim, kül tabakasının yağış sonrası yüzey akışı hızlandıracak olması ormanların hidrolojik fonksiyonlarını etkilemekte, başta içme suyu barajlarında sedimantasyonun artması su alma yapılarında ve içme suyu arıtma tesisleri kapasitelerinde düşüş gibi olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Mega yangınlar olarak tanımlanan yani 10bin hektarın üzeri veya aynı bölgedeki çoklu yangınların oluşturacağı yoğun duman ve hava kirliliği halk sağlığı üzerinde de etki gösterecektir. Şayet ülkemizde mega yangınların sıklığı artar ise orman-şehir kesişiminin yakınlaştığı ve nüfusumuzun da yaşlanmakta olduğu dikkate alındığında halk sağlığını koruma da yangın yönetiminde önemli bir bileşen olacaktır.”

Öztan: “Orman yangını hava araçlarıyla söndürülmez”

Türkiye Ormancılar Derneği İzmir Temsilcisi Ahmet Kenan Öztan ise özellikle Karşıyaka yangınında gündeme gelen yangınlara müdahalede yetki, OGM’nin yangın söndürmede yetersiz kaldığı ve hava araçları tartışmalarına değinerek şunları söyledi:

“Özellikle Karşıyaka yangınında yerel yönetimle Orman Genel Müdürlüğü yönetimi arasında tartışma ya da yetki karmaşası varmış gibi bir tartışma çıktı ortaya. Bunun nedeni yerleşim alanına yakın bir yangın olduğu içindi. Özellikle ağustos ayında çok sayıda orman yangını çıktı. Yangın sayısı geçmiş yıllara oranla çok büyük sayıda artış gösterdi. OGM, kendi bütçesiyle dahi hava araçları satın alıp kendi envanterinde bulundurmak yerine kiralama yolunu tercih ediyor. Bir uçağın alımı, bakımı ve sürekli kullanımı kolay değil. Bunun için eskiden olduğu gibi THK gibi yetkilendirilmiş bir kurum olması gerekir. Şu anda OGM’nin envanterine bildiğim kadarıyla 20 tane Air Tractor uçak satın alma gibi bir girişimi var. Toplumun bu konuda çok duyarlı olması, tepkileri azaltma anlamında OGM’nin hava araçlarına biraz daha önem vermesine neden oldu. En sonra Karşıyaka yangınında Tarım ve Orman Bakanı da itiraf etti. Orman yangını hava araçlarıyla söndürülmez. Yangının ilk çıktığı sırada birkaç helikopter sorti yaparsa çok küçük bir yangını söndürebilir. Ama yangın belli büyüklüğe ulaştıysa o helikopterin attığı su, sivrisinek ısırığından öteye geçmiyor. Önemli olan yangının belli bir büyüklüğe gelmemesi. Yangını söndüren, karadan yapılan doğrudan doğruya cephe savaşıdır. Mücadelenin asıl karadan yapılması gerekiyor. Geçmişte Orman bölge Müdürlüğü’ne seçilen ekipler orman köylülerinden seçilirdi. Vücut kitle endeksi çok çok bozuk olan insanlar şu anda çalışıyor. Bunlar geçmişte ormanı bilmeyen, orman yangınını bilmeyen ve orman yangınından korkan insanlar. Orman yangının ortasında bu iş yapılmaz diye bırakıp kaçanlar oluyor. Orman yangınıyla savaşın gerçekten de kolay bir iş değil Asker olarak cephede savaşmak ne kadar zorsa orman yangınıyla cephede çalışmakta inanın o kadar zor. Onun için yani bu yetki karmaşasını, yerel yönetim-kamu yönetimi kavgasını fazla öne çıkar fayda var. Karşıyaka yangını yerleşim yerine çok bir ormanda çıktığı için bu tartışma çıktı. Bu çok ekstrem bir örnekti. Başka yangınlarda bunu çok görmeyiz.”