Gündem

Sezgin Tanrıkulu: Instagrama erişim engeli Anayasa'ya ve Anayasa Mahkemesi kararlarına aykırıdır

CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, sosyal medya platformu Instagram'a erişim engeli getirilmesinin anayasaya aykırı olduğunu belirterek "Bu uygulama Anayasa’ya ve Anayasa Mahkemesi kararlarına aykırıdır. Bununla ilgili örnek kararlar da var. Instagramın da bu şekilde kapatılmasında çok büyük aykırılık var. Türkiye'de bu keyfi uygulamalar hukukun olmadığını gösteriyor" dedi. Tanrıkulu, muhalefet partilerinin Anayasa Mahkemesi'nin Can Atalay kararıyla ilgili TBMM'yi 14 Ağustos'ta olağanüstü toplantıya çağıracağını söyledi.

(ANKARA) -CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, sosyal medya platformu Instagram'a erişim engeli getirilmesinin anayasaya aykırı olduğunu belirterek "Bu uygulama Anayasa’ya ve Anayasa Mahkemesi kararlarına aykırıdır. Bununla ilgili örnek kararlar da var. Instagramın da bu şekilde kapatılmasında çok büyük aykırılık var. Türkiye'de bu keyfi uygulamalar hukukun olmadığını gösteriyor" dedi. Tanrıkulu, muhalefet partilerinin Anayasa Mahkemesi'nin Can Atalay kararıyla ilgili TBMM'yi 14 Ağustos'ta olağanüstü toplantıya çağıracağını söyledi.

CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Tanrıkulu, Instagram, X, Youtube, TikTok gibi platformların sadece sosyal iletişim ağı olmadığını ifade ederek, sosyal medya platformlarının aynı zamanda bütün dünyadaki insanlara ifade, düşünce, iletişim, haber alma, eğitim ve ticaret hakkı ile ilgili büyük imkanlar sunduğunu söyledi. Instagram’a erişim engeline değinen Tanrıkulu, şöyle konuştu:

"Bu uygulama Anayasa’ya ve Anayasa Mahkemesi kararlarına aykırıdır. Bununla ilgili örnek kararlar da var. Instagram'ın kapatılması bugün hükümetin de gündeminde olacak ve ne yapacaklarını hep beraber göreceğiz. Sadece yurttaşlarımızın ifade özgürlüğü, düşünce özgürlüğü değil; aynı zamanda eğitim hakkı, ticaret hakkı da ihlal ediliyor. Yaz tatilinde birçok öğrenci, ödevlerini veya öğretmenleri de veya hocalarıyla iletişimlerini bu platformlar üzerinden sağlıyorlar. Çok sayıda küçük üretici bu platformlarda yaptıkları ticaretlerle geçiniyorlar. Üç gündür bundan yoksun kaldılar. Türkiye’de elli milyon insan bunu kullanıyor. Ağır bir hak ihlalinden bahsediyoruz. Umarım hükümet bundan ders alır. Bütün bunlara ifade özgürlüğü, düşünce özgürlüğü bakımından karşı çıkıyoruz ancak bu keyfi uygulamalar Türkiye’de hukukun olmadığını gösteriyor, hukuk devleti olmadığını gösteriyor, Anayasa’nın devletin kurumları tarafından dikkate alınmadığını gösteriyor."

"14 Ağustos'ta Meclisi olağanüstü toplantıya çağıracağız"

Tanrıkulu, Anayasa Mahkemesi'nin Can Atalay hakkındaki gerekçeli kararına da değindi. Tanrıkulu, şöyle konuştu:

"Tabi bu gerekçeli kararın yaklaşık 5 ay 12 gün sonra açıklanmış olmasını bir tarafa bırakıyoruz. Çünkü Anayasa Mahkemesi'nin gerekçeli kararını hemen açıklaması lazım ama 5 ay sonra açıkladı. Meclis'in tatile girdiği günün ertesinde Resmi Gazete’de yayınlanarak açıklandı. Anayasa Mahkemesi ağır gerekçeleri olan bir ihlali ortaya koyan gerekçe yazdı. ‘Hem Meclis'in Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi kararı hem de Yargıtay’ın ve yerel mahkemenin verdiği kararlar yok hükmündedir’ dedi.

AYM kararlarının bağlayıcı olduğunu, gerekçesinin tartışılmaz olduğunu ve yargı makamları bakımından da, diğer devletin bütün kurulları bakımından bağlayıcı olduğuna, Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmemiş olduğuna bir kez daha karar vermiş oldu. Anayasa'yı öncelikle TBMM'nin koruması gerektiğini ifade etmiştik; fakat dikkate alınmadı. Bugün itibarıyla CHP ve diğer muhalefet partileri 14 Ağustos tarihinde Meclis’i bu konunun görüşülmesi için olağanüstü toplantıya çağıracak. Umarım TBMM’nin hukukçularının da ürettiği bir formülle, yani Anayasa Mahkemesi'nin gerekçeli kararının da okunmasıyla Can Atalay’ın milletvekilliği devam etmiş olacak. Aynı zamanda yerel mahkemenin de yerinden yargılama sürecini başlatması, tahliye kararı vermesi gerektiği yönündeki başvuru da 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülecek. Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı karşısında yerel mahkeme bir direnç göstermez ve bir rejim krizine dönüşen bu Anayasa’ya aykırılık hali bu vesileyle yerel mahkemelerin tarafından da çözülmüş olur.

Geçtiğimiz hafta AYM, CHP'nin 3 yıl önce yaptığı başvuru nedeniyle, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle ilgili bir iptal kararı verdi; tam da Instagram'ın yasaklandığı gün, bir duyuruyla paylaşıldı ve kendi sitesine yayınlandı. Resmi Gazetede de yayınlandı aynı şekilde. Fakat her ne hikmetse Anayasa Mahkemesi'nin web sayfasına 11 saat boyunca ulaşılamadı. Burada en vahim konu, Anayasa Mahkemesi'nin web sayfasının ulaşılmaz olmasının teknik bir aksaklıktan kaynaklanmamış olmasıdır. Anayasa Mahkemesi, İletişim Başkanlığı’yla ilgili Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle karar verilmesinin iptal edilmesine ilişkin gerekçeli kararına duyurularında yer vermişti. Doğrudan doğruya; düşünce ve ifade özgürlüğüne müdahale anlamına gelecek yetkilerle donatılan yeni daire başkanlığının bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle değil, ancak Anayasa uyarınca temel hakların sınırlanmasının sadece kanunla olması gerektiğini gözeterek iptal etmişti ve bunun gerekçesini de ortaya koymuştu. Yani İletişim Başkanlığı’na sen yurttaşlarımızın ifade özgürlüğünü, düşünce özgürlüğünü kısıtlayıcı müdahalelerde bulunamazsın dedi. Cumhurbaşkanlığı’nın, İletişim Başkanlığı’nın bu karardan rahatsız olduğu anlaşılıyor ki; 11 saat boyunca Anayasa Mahkemesi’nin web sitesine ulaşılamadı ve sonra o duyuru siteden kaldırıldı. Burada vahim olan, bir kez daha altını çiziyorum; Anayasa Mahkemesi gibi bir kurumun Cumhurbaşkanlığı’nın, İletişim Başkanlığı’nın baskısıyla karşı karşıya kalmış olması ve bu baskıya boyun eğmiş olmasıdır. Hepimizin haklarını koruması gereken, Anayasa'yı koruması gereken Anayasa Mahkemesi'nin içine düştüğü bu durum gerçekten vahimdir, kabul edilemezdir. Hem yapılan baskı kabul edilemezdir hem de Anayasa Mahkemesi'nin bu baskıya karşı sitesini kapatması, açıklamasını değiştirmesi de Türkiye'nin yakın tarihinde görünmemiş başka bir krizdir, hiçbir şekilde bir açıklaması yoktur. Bu durum da Türkiye'nin hukuk devleti hikayelerinden, yargının tarafsızlığa bağlı olması hikayelerinden nasıl uzaklaştığını bir kez daha gündeme koymaktadır."