Politika

"Ruslar Ne Yazık Ki Dünyayı Karşısına Alarak 'Güç Bende' Diyerek İşgale Başladı"

“NATO NE GÜNE DURUYOR? NATO, TUTTU UKRAYNA’YA ‘BEN YANINIZDAYIM’ DEDİ Mİ? NATO NEREDE?” Buradan en çok etkilenecek ülkelerden birisi Türkiye. Bu anlamda gücümüz nispetinde hükümetin derhal pozisyon alması gerekiyor. Bu işe gücü yettiğince bütün farklı çevreleri, farklı ülkeleri, gücü olan ülkeleri hatta NATO’yu… NATO ne güne duruyor? NATO, tuttu Ukrayna’ya ‘ben yanınızdayım’ dedi mi? Dedi. Ruslar işgale başladı. NATO nerede? Çok garip değil mi? Ukrayna’yı güvendiren NATO, hala hazırda, belki yarın nasıl tavır alırlar, nasıl karar verirler bilemiyorum ama şu andaki duruma göre NATO, şu an yok. İşgale kalkışan Rusya’nın karşısında kimse yok. Bunun için dünyadaki gücü, gücü yetene sistemine itirazımız var. Böyle bir düzen hiçbir toplumu mutlu edemez. “TÜRKİYE’NİN TARIMINI STRATEJİK SEKTÖR HALİNE GETİRMESİ GEREKİYOR” Ukrayna, bir tarım ülkesi. Avrupa’nın ve Amerika’nın tahıl ambarı denilebilir. Aynı şekilde yüz yıllar öncesi veya 60-70 yıl öncesi Türkiye de bir tarım ülkesiydi. Ukrayna’nın bugün işgali, aslında stratejik anlam taşıyan, tarımın ne kadar önemli olduğunu Avrupa da Amerika da görmektedir. Hatta Rusya da bunu bilmektedir. Teknolojik silahlar kadar hatta nükleer silahlar kadar önemli bir alandır tarım. Tarım olmazsa hayat olmaz, tarım olmazsa yarın olmaz. Onun için Türkiye’nin buradan ders çıkarması gerekiyor. Nasıl bir ders çıkarması gerekiyor? Tarımını stratejik sektör haline getirmesi gerekiyor. Milli mesele yapması gerekiyor. Tarımı milli mesele yapmayan zihniyet kaybetmeye devam eder. 22 bin kilometre yüzölçümüne sahip İsrail’den tarım ürünü alırsın, 44 bin kilometre alanı olan Hollanda’dan domates vb. şeyler alırsın. Senin ne kadar yüzölçümün var?  783 bin kilometrekare… Senin 40’ta bir nispetinde yüzölçümün kadar olan ülkelerden tarım ürünü ithal ediyorsun. Bugün Hollanda, Avrupa’ya da başka ülkelere de durmadan tarım ürünleri ihraç ediyor. Bizim iktidarımızda, eğer Allah nasip ederse kesinlikle mazot, sübvanse edilecek. Türk köylüsü, çok rahatlıkla eken, biçen çiftçi mazotu bedava alacak. Almak zorunda. Biz iktidara gelirsek, rasyonel bir şekilde; beş yıllık, on yıllık, 30 yıllık, 50 yıllık öngörüler yapacağız. “SANATÇININ ÖZGÜRLÜĞÜNÜ YOK EDEN ANLAYIŞLARIN DÜNYADA YERİ YOK. BUNLAR; FAŞİST, GERİCİ VE İNSANİ DEĞERLERE DÜŞMAN YAKLAŞIMLARDIR” Bir toplumda, sanatçı duyarlı değilse, sanatçı düşündüğünü ifade edemiyorsa… Sanatçı, siyasetçi gibi meydana çıkıp nutuk atacak değil. Sanatçılar, kendi araçlarıyla mesajlarını verirler. Ben kalemimle veririm, ben yazarım. Tarkan, sesiyle ve yaptığı güfteyle, besteyle verir. Tiyatro yapan arkadaş da sahnede verir. Dünyada sanatçının düşmanı kesilen hiçbir yaklaşım yaşamamıştır. Sanatçıya değer vermeyenler de yaşamamıştır. Sanatçının özgürlüğünü, sanatçının kafa bağımsızlığını yok eden anlayışların dünyada yeri yok. Bunlar; faşist, gerici ve insani değerlere düşman yaklaşımlardır. Dolayısıyla, ben bir mesaj olarak görüyorum. Herkes, düşündüğünü ifade etme özgürlüğüne sahiptir. Kiminin hoşuna gider, kiminin gitmez. Birisi de çıkıp, ‘Biz kalıcıyız, geçmeyecek’ diyebilir, o da bir şarkı yapabilir. Öbürü de ‘Hayır, bu yanlışlıklar devam etmez, bekle geçecek’ diyecektir. Dolayısıyla, Türkiye bu tür renkli yaklaşımlara, sanatçı tepkilerine alışmak ve kabullenmek zorundadır. Onun için, hoşumuza gitse de gitmese de sanatçının söylediklerine kulak açmamızda yarar var.”