CHP Genel Başkanı Özgür Özel Diyarbakır'da MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Öcalan'a ilişkin söylediği sözler hakkında yeni açıklamalarda bulundu. Özel, "Sorun bir kişinin Meclis'te konuşmasıyla çözülmez." dedi. Özgür Özel, dün Meclis'teki grup konuşmasında kullandığı "el yükseltiyorum Kürtlere devlet vaat ediyorum" sözüne de açıklık getirdi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Diyarbakır’da kadın STK’larla bir araya geldi.
Özel, toplantı sonrasında yaptığı açıklamada, "Kürt sorunu vardır. Kürt’ün sorununun olup olmadığına Kürtler karar verir. Devlet karar veremez. Büyük devlet karar vermiş, küçük Devlet de dün ilan etmiş gibi görünüyor. Onların demesiyle Kürt sorunu bitmez. Aksine onlar böyle dedikçe derinleşir. O yüzden Kürtlerin sorunları Kürtler ‘sorunum kalmadı’ diyene kadar vardır ve çözülmesi gerekir. Devlet Bey beklenmedik bir şey söyleyince, 'Beklenmedik bir şeyi de ben söyleyim size, Kürtlere devlet vaat ediyorum' dedim. Cümlenin buraya kadarki kısmından bile medet uman bir kötücül akıl var. Ben Kürtlere, Türkiye Cumhuriyeti devletinin eşit, ayrımsız, kendilerini tamamen mensubu ve sahibi hissettikleri, 86 milyonla birlikte eşit vatandaşlığı iliklerine, kemiklerine kadar hissettikleri Türkiye Cumhuriyeti devletinin bizlerle birlikte sahibi olmalarını teklif ediyorum" dedi.
CHP Genel Başkanı altı günde altı ile yapacağı Doğu ve Güneydoğu Anadolu ziyaretleri kapsamında, dün akşam Diyarbakır’a geldi.
Özel’in bugün Diyarbakır’daki ilk programı ildeki kadın sivil toplum kuruluşlarıyla kahvaltılı buluşma oldu.
Özel’e burada; Kadın Kolları Genel Başkanı ve Osmaniye Milletvekili Asu Kaya, Genel Başkan Yardımcıları Gökçe Gökçen ve Gül Çiftci ve Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu eşlik etti.
CHP Lideri Özel, basına kapalı olarak yapılan toplantının ardından açıklamalarda bulundu.
Özgür Özel'in açıklamasından öne çıkan başlıklar şöyle:
Bugün buraya gelmeden 24 saat önce Türkiye’de böylesi önemli bir gündem vardı ama bu duruma evrilmemişti. Sayın Bahçeli’nin açıklamalarıyla önemli bir eşikteyiz. Şimdi herkes neyin ne olduğunu anlamaya çalışıyor. Ama biz meseleye şuradan bakıyoruz; eğer Sayın Bahçeli'nin söylediği söz, bir kişinin özgürlüğü, bir kişiye af, ona verilecek bir kürsü, oradan söylenecek bir söz, lav olacak bir örgüt ve her şey tamamsa maalesef hiçbir şey tamam değildir o anlamda. Son söyleyeceğimi baştan bir kez daha söyleyeyim.
CHP ENGEL OLMAYACAK
CHP barışa giden, annelerin gözünün yaşını durdurmaya, gözyaşı dökmesini durdurmaya yönelik olan, şehit gelmesine, çatışmalar olmasına ve Türkiye’nin gelişimine engel olan bu sürecin tamamlanması, bitmesi, ortadan kalkması için, terörün durması, terör örgütünün ortadan kalkması için, Türkiye’nin 86 milyon birden barış içinde kucaklaşabilmesi için atılacak her adımı önemsiyor ve engel olmayacak.
Kimin sözü varsa da kıymetlidir, söylesin. Ama şu söz söylenmesin; 'Türkiye’de Kürt sorunu yoktur. Bir sorun vardır. Onu da birisi konuşunca bitecektir.' O zaman şu noktaya geliyorsunuz. Bu masayı, Diyarbakır’daki kadınların sorunlarını, bu masayı daha da genişleterek, Diyarbakır'daki Kürtlerin sorunlarını, Türkiye'deki 26 milyon Kürt’ün sorununu yok sayıyorsunuz. O zaman aslında iyi bir şey yapayım derken, hepimizi çok daha kötü bir şeye razı etmeye çalışıyorsunuz. Bunu kabul etmek mümkün değil.
KÜRT SORUNU VARDIR
Kürt sorunu vardır ve tam da şuradadır Kürt sorunu. Kürt’ün sorununun olup olmadığına Kürtler karar verir. Devlet karar veremez. Büyük devlet karar vermiş, küçük devlet de dün ilan etmiş gibi görünüyor. Onların demesiyle Kürt sorunu bitmez. Aksine onlar böyle dedikçe derinleşir. O yüzden Kürtlerin sorunları Kürtler ‘sorunum kalmadı’ diyene kadar vardır ve çözülmesi gerekir. Birisine 'senin sorunun yok' demek otoriterliktir. Demokrasilerde o birisi sorunum yok diyene kadar sorun var demektir. Biz de bununla ilgili elimizden gelen her türlü katkıyı ifade etmeye devam edeceğiz.
BİR KİŞİNİN TBMM'DE KONUŞMASIYLA DEĞİL...
Ülkemizin, bütün vatandaşlarımızın istediğini konuşabildiği, istediği dilde konuşabildiği, kamuda temsil edildiği, siyaset yapma haklarının olduğu, ayrıştırılamadığı, hukuki öngörülebilirliği olan bir ülke olana kadar CHP sosyal demokrat bir parti olma sorumluluğuyla çalışmaya ve mücadele etmeye devam edecektir. Terörün varlığı tüm Türkiye’nin sorunudur ama Kürtlerin sorunları da sadece Kürtlerin değil tüm Türkiye’nin sorunudur. Bu iki sorun eş zamanlı olarak çözülmedikten sonra bu iki sorun birbirini doğurmaya devam edecektir. Bunun olmaması için biz Diyarbakır'daki iyi niyeti, Diyarbakır'daki umudu görüyoruz. Ama Diyarbakır’daki endişeyi sabah yaptığımız toplantıda da kaydettik. Çünkü bir kez daha, bir süreç yürütülmesi, bir kez daha bir umut ve bir kez daha başarısızlık geçen sefer ne acılar yaşattıysa çok daha fazlasını yaşatabilir. Bu sebepten dolayı son derece dikkatli olmak durumundayız. Ve Kürtlerin yaşadığı sorunların sadece bir kişinin Meclis'te konuşmasıyla değil, 86 milyonun temsilcilerinin parlamentoda oturmasıyla, konuşmasıyla, demokratik siyasetin önünün açılmasıyla ve kurulacak masaya 86 milyon oturmasıyla çözülebilecektir.
RİSKLER VE TEHLİKELER VAR
Kürt sorununu yok sayıp, bir sorununu çözenlerin, Erdoğan sorununu çözmek üzere bir süreç yürüttüklerine ilişkin endişeler hızla bertaraf edilmelidir
Bugün Cumhur İttifakı’nın Kürtlerin sorunlarını görmediği, gündemine almadığı, alelacele bir şeyler yapmaya çalıştığı süreç son derece riskler, tehlikeler barındırmaktadır. Bir yandan 'Bir sorununu çözeceğiz' derken hangi sorunun çözülmeye çalışıldığı konusunda derin şüpheler vardır.
NİYET BUYSA BİZ OYUNA GELMEYİZ
Kürt sorununu yok sayıp, bir sorununu çözenlerin, Erdoğan sorununu çözmek üzere bir süreç yürüttüklerine ilişkin endişeler hızla bertaraf edilmelidir. CHP olarak da daha önce farklı vesilelerle kamuoyu önünde açık biçimde, Meclis Başkanı ağzıyla, Sayın Erdoğan’ın çağrısıyla, sivil Anayasa söylemiyle davet edildiğimiz Anayasa masasına oturmadık. Mevcut Anayasa’ya harfiyen uyulmadıkça ve İstanbul Sözleşmesinden çıkılma gibi bir somut örneği de bir kez daha hatırlatayım, bütün antidemokratik tavırlardan vazgeçilmedikçe, Anayasa Mahkemesi kararları, AİHM kararları kabul edilmedikçe, yani Anayasanın en ufak virgülüne kadar tam sadakat gösterilmedikçe biz Anayasa çiğneyenlerle bir Anayasa yapmayız. Bu yüzden, 'Öyle yaptık olmadı, böyle yaptık olmadı. CHP Kürt sorununa duyarlı, o sorunu çözecekmiş gibi yapıp, CHP'yi masaya böyle sokabilir miyiz?' diyorsa, niyet buysa, biz oyuna gelmeyiz. Ama sizin niyetiniz demokrasi ise bu işin bütün aşamalarında samimiyetle oluruz. Bir tek şeye itiraz ederiz, samimiyetsizliğe itiraz ederiz. Sonuç olarak kapalı kapılar ardında biz yaptık oldu diyen anlayışı değil, Kürtlerin yaşadığı sorunları gören, çözme iradesi gösteren, önerileri ortaya koyan ve zemini 86 milyonun temsilcilerinin olduğu Meclis'te kuran bir anlayışı savunuyoruz. Bu ülkede yaşayan herkesin Türklerin de Kürtlerin de geleceği yalnızca sivil, demokratik siyasetten geçer, doğru yol budur. Biz bu noktada üzerimize düşen ne varsa bunu yapacağız.
KÜRTLERE DEVLET VAAT EDİYORUM SÖZÜ
Buna katkı koymak, risk almak, haklı haksız tüm eleştirilere muhatap olmak dahildir. Dün ifade ettiğimiz sözü bir daha ifade edelim; Devlet Bey beklenmedik bir şey söyleyince, 'Beklenmedik bir şeyi de ben söyleyim size, Kürtlere devlet vaat ediyorum' dedim. Cümlenin buraya kadarki kısmından bile medet uman bir kötücül akıl var. Ben Kürtlere, Türkiye Cumhuriyeti devletinin eşit, ayrımsız, kendilerini tamamen mensubu ve sahibi hissettikleri, 86 milyonla birlikte eşit vatandaşlığı iliklerine, kemiklerine kadar hissettikleri Türkiye Cumhuriyeti devletinin bizlerle birlikte sahibi olmalarını teklif ediyorum. Bu noktaya geldiğimizde zaten bütün sorunlar çözülecek, bu noktada geçen gün sayın Demirtaş’la da mutabıktık, bugün kadın STK’larıyla da mutabıkız, yarın görüştüğümüz tüm Kürtlerle de bu bölgenin insanlarıyla da mutabık olacağız. Çünkü biz bu şehrin de bu şehrin siyasetçilerinin de bu şehrin STK’larının da bu ülkeyi sevdiklerini, insanları sevdiklerini, hayatı sevdiklerini, yaşamı sevdiklerini biliyoruz. Hayata, yaşama, insana ve barışa dair her türlü düşmanlığın ve kötülüğün karşısında onlarla el ele, omuz omuza olacağız."