(ANKARA) - CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, tarımda uygulanan politikaları eleştirdi. Gürer, özelleştirmelere dikkati çekerek, “24 Ocak kararlarıyla başlayan ve AKP iktidarının acımasızca uyguladığı özelleşmeler ile kamu tarım politikalarından adım adım uzaklaşılmıştır” dedi.

Ömer Fethi Gürer, tarımda uygulanan politikalar ile ilgili yazılı açıklama yaptı. Son 22 yılda uygulanan tarım politikalarını eleştiren Gürer, tarımda yaşanan gerilemelere dikkati çekti. Gürer, tarımda yaşanan olumsuzlukların üretim planlaması, satış ve pazarlamanın doğru yönetilmesi ile kooperatifçiliğin sağlanmasıyla önlenebileceğini kaydetti.

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında tarım alanında yapılan çalışmaların kamucu yanına değinirken son 22 yılda tarımda kamusal politikaların terk edildiğini kaydeden Gürer, tarımın ithalata bağımlı hale gelmesi ile çiftçinin tüccara bağımlı hale geldiğini belirtti. 

“İthalatçılar, rantçılar ve aracılar bu durumdan kazanç sağlarken, üretici giderek zorlaşan koşullarda mücadele etmek zorunda kalmaktadır" diyen Gürer, şunları kaydetti:

Fırtına'dan Arınç’a Yanıt: Erdoğan 'Sus Ulan' Dedi mi? Fırtına'dan Arınç’a Yanıt: Erdoğan 'Sus Ulan' Dedi mi?

''2001 yılından bu yana Türkiye'de tarım sayımı yapılmamaktadır, başlatılan bir çalışmadan söz edilmektedir. 22 yıldır ise bu sayımlar sağlanmamıştır. Bu da tarımda sağlıklı verilerin oluşmasına engel olmaktadır. Türkiye, Cumhuriyet ile tarımda yeni bir süreç başlatılmış ve yerli ürün üretim desteklendiği gibi bilim ve bilgi ile tarım buluşturulmaya başlanmıştır. Bu süreç sonunda fabrika kuran tarımsal üretim işleyen fabrikalar kurulmuş, köy ve çiftçi yanında kamu örgütlenmeleri sağlanmıştır,  kooperatifçilik geliştirilmiştir. Tarımsal üretim kendi kendine yeterken 24 Ocak kararları ile başlayan AKP iktidarlarının acımasızca uyguladığı özelleştirmeler ile kamu tarım politikalarında adım adım uzaklaştırılmıştır. Tarımda yüksek üretim maliyetleri gerekçe gösterilerek turizm ve sanayi sektörlerine  yönlenmesi  ve tarımın  ithalata bağımlı hale getirilmesi IMF ve Dünya Bankası’nın aklı ile uygulamaya alınmıştır. Bu dönüşüm süreci üretici, çiftçiyi tüccarın eline bırakmıştır. Girdi maliyetleri sürekli artarken  üreticilerin ürettikleri ürünler değer bulmamaya, tüketiciler ise yüksek fiyatlarla ürün almak zorunda bırakılmışlardır. İthalatçılar, rantçılar ve aracılar bu durumdan kazanç sağlarken, üreticiler giderek zorlaşan koşullarla mücadele etmek durumunda kalmaktadır. Esasında Tarım, stratejik bir alan, milli güvenlik kadar önemli olmasına rağmen, Türkiye'de tarımı bu denli önemli gören bir siyasi iktidar mevcut değildir.

“Toprak Mahsulleri Ofisi, tüccar gibi davranmaya başlamıştır"

TMO, çiftçinin  kara gün dostu olmaktan çıkmış, tüccar gibi davranmaya başlamıştır. İthalatçı bir anlayışla yönetilir duruma ermiştir. Alım şartları ağır, ödeme süreci uzun sayılacak uygulamalar olağanlaşmıştır. Türkiye, yıllardır ortalama 20 milyon ton buğday üretmekte ve buna ek olarak ağırlıklı olarak Rusya ve Ukrayna’dan olmak üzere 10 milyon ton buğday ithal etmektedir. Cumhurbaşkanı ‘Biz buğdayı alıyoruz, işledikten sonra makarna ve un yapıp yurt dışına satıyoruz, gelir sağlıyoruz’ dese de asıl sorgulanması gereken nokta bu 10 milyon ton buğdayın neden ithal edildiği ve neden kendi çiftçimize kendi topraklarımızda ürettirilmediğidir. Türkiye, buğdayı kendi topraklarında yetiştirip işleyerek yurt dışına satma potansiyeline sahipken, bu konuda herhangi bir adım atılmamaktadır.”

''Tarım arazisi ve çiftçi sayısı azaldı"

Gürer, günümüzde tarım arazisi ve çiftçi sayısının azaldığı söyleyerek bu durumun nedenlerinden bazılarının köy okullarının kapatılması, kırsal yaşamın zorlaşması ve üreticiye sunulan imkanların kısıtlanması olduğunu dile getirdi. Gürer, şöyle devam etti:

''1980 yılında Türkiye'nin tarım arazisi 28 milyon hektar iken, günümüzde bu alan 23 milyon 100 bin hektara gerilemiştir. Ziraat odasına kayıtlı çiftçi sayısı 5 milyon iken, Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS) verilerine göre bu sayı yaklaşık 2 milyon 100 bin kişiye düşmüştür. Köy okullarını kapatıp, kırsalda yaşamı zorlaştırıp ve imkanları kısıtladığınızda, kırsal alanların boşalmasına neden olursunuz ve çiftçilerin çocuklarının bile çiftçilik yapmak istemediği bir sürece yol açarsınız. Üretim planlamasındaki eksiklikler, çiftçilerin bir yıl önce fiyatı yüksek olan ürünlere yönelmesine neden olmaktadır. Ancak bu durum, bir sonraki yıl o ürünlerde üretim fazlasına ve dolayısıyla fiyatların düşmesine yol açmaktadır. Sonuç olarak, maliyetini karşılamayan bu ürünler tarlada kalmakta ve israfa da olmaktadır. İhraç edilen yemeklik ve salçalık domatesi dahi sorunlu kılan iktidarın tarımda yönetim beceriksizliğidir.''

''Kamusuz tarım ayağa kalkmaz"

Tarımda yaşanan olumsuzlukların üretim planlaması, satış ve pazarlamanın doğru yönetilmesi ile kooperatifçiliğin sağlanmasıyla önlenebileceğini ifade eden Gürer, şunları kaydetti:

“Hangi ürün hangi bölgede verimli ise ona göre ekim yaptırıp alım garantili üretici zarar etmeyeceği, tüketici uygun fiyatla ürüne ereceği sistem kurulabilir. Mevcut yanlış uygulamalara rağmen üretimde sorunların halende çözülebilir. Üretim planlaması ile üretim öncesi, üretim süreci, üretim satış ve pazarlaması doğru yönetilmesi ile kooperatifçiliğin geliştirmesi de sağlanarak sulama suyu ve toplulaştırma doğru yönetilerek sorunlar aşmak olasıdır. Süreç yönetimi gereği gibi planlanıp, destekler zamanında ve ihtiyaca göre verilirse tarla bitkilerinde 2 yıl, hayvancılıkta 4 yıl, bahçe bitkilerinde ise 5 yıl çözüm için yeterlidir. Koordinasyonun etkili bir şekilde sağlanması ve kamunun üreticinin yanında yer alması durumunda, tarımda yaşanan sorunların çözülebilmesi mümkündür. Kamusuz tarım ayağa kalkamaz .Bunu herkes anlaması ve görmesi lazım.''

 

Kaynak: anka