OKUL YOLU DÜZ GİDER

Bugünlerde kendimi daha iyi hissediyorum. İçimde kaygı /gerginlik olsa da genel olarak daha iyiyim. Eski okulumda, başladım Küçük Küba dediğim :)  
Sevgili Şadiye Öğretmenimle çalıştığımız okul için en altın çağım derim. Şadiye Öğretmenimle çalıştığımız bu yıllar nefis diyebilirim.  
Okul yolu ve her karesinde öğretmenimin izleri bulunuyor. Hani olsa yine kendisiyle çalışmak isterdim. Candır çok kandır, hakiki yoldaş ve hakkını veren eğitmen, sırdaş, dost, arkadaş. Annedir ve bir o kadar yaşıttır, fikirdaş.

Ne kritikler yapardık öğrencileri gönderdikten sonraki kahve keyfinde. Samimiyet dense, budur derim 
ve tıpkı hayatıma dokunan dostum : Arka çıkanım ve yamacımda duran kankam gibi. Her şeyimsin seni küçük şairimsi şey :)) 
Ayrıca sinir edicidir, sanırım bunun farkında ve benim de farkında olduğumu biliyor. 

Sonsuz fedakar olan kandaşım ha keza 
( çoğunlukla sinir etse de ama dev yüreği vardır. Evren yanında az kalır ) 
..
Siyah -beyaz filmlere pabuç bırakmadığımız ütopyacı komşu oğlu. Oyunu gerçek oynarız gözden çok ırak ama gönülden hiç ırak olmayan komşu oğlu /komşu kızı hikayesini. 
Mesafenin hiç önemi yoktur meğer. 
Tatlı tatlı oynadığımız bu kısa replikler mutluluk veriyor hatta. 
- Komşu oğlu kahveler hazır
- Çikolata benden komşu kızı 
- Kahvaltı kaçırma komşu oğlu
- Reçel var mı komşu kızı
- Olmaz mı 
- Sıcacık ekmek getiriyorum. 
- Mis kokuyor sıcacık ekmek (kurgu ama hakikaten sıcak ekmek kokusunu duyuyor gibiyim :))
...
- Okula başlamanın hatırına, kırk gün boyunca kahveler benden komşu kızı. .
- Kırk gün, kırk gece yapılan masal şenliklerini hatırlıyorsun komşu oğlu. 
Doğru ya , sen ne güzelsin komşu oğlu. :))
Bana Fahriye Abla şiirini anımsatıyorsun komşu oğlu. 
..
Fahriye Abla 

Hava keskin bir kömür kokusuyla dolar,
Kapanırdı daha gün batmadan kapılar.
Bu, afyon ruhu gibi baygın mahalleden,
Hayalimde tek çizgi bir sen kalmışsın, sen!
Hülyasındaki geniş aydınlığa gülen
Gözlerin, dişlerin ve ak pak gerdanınla
Ne güzel komşumuzdun sen, Fahriye abla!

Eviniz kutu gibi bir küçücük evdi,
Sarmaşıklarla balkonu örtük bir evdi;
Güneşin batmasına yakın saatlerde
Yıkanırdı gölgesi kuytu bir derede.
Yaz, kış yeşil bir saksı ıtır pencerede;
Bahçende akasyalar açardı baharla.
Ne şirin komşumuzdun sen, Fahriye abla!

Önce upuzun, sonra kesik saçın vardı;
Tenin buğdaysı, boyun bir başak kadardı.
İçini gıcıklardı bütün erkeklerin
Altın bileziklerle dolu bileklerin.
Açılırdı rüzgârda kısa eteklerin;
Açık saçık şarkılar söylerdin en fazla.
Ne çapkın komşumuzdun sen, Fahriye abla!

Gönül verdin derlerdi o delikanlıya,
En sonunda varmışsın bir Erzincanlıya.
Bilmem şimdi hâlâ bu ilk kocanda mısın,
Hâlâ dağları karlı Erzincan’da mısın?
Bırak, geçmiş günleri gönlüm hatırlasın;
Hâtırada kalan şey değişmez zamanla.
Ne vefalı komşumdun sen, Fahriye abla!

Ahmet Muhip Dıranas
..
- Çay var komşu oğlu, soğutma gel. 
- Çay varsa, daha ne olsun ki komşu kızı. 
..
Hayat koca bir oyun ve bu oyunu oynarken ne kadar tat almamız, eğlenmemiz, huzur hissetmemiz, mutluluk /sevinç duymamız önemlidir. 
..
Bugün saz çaldım yeni yürümeye başlayan bebek gibi. Bildiklerimi de unutmuştum fakat bilen öğretmen arkadaşım, uzun ince bir yoldayım türküsünün ilk 5 notasını tekrarlattı. İnanılmaz keyifliydim. Onun öncesi çalışmaktan yorulmuştum evrak işlerinden, başarmak duygusundan mutluydum. Hep başarayım ama çok yorulayım isterim. Saz çalmak ise ödüldü kendime. 
..
Okul sonrası çiselenen yağmur ise ayrı nefisti. :))

11 Ekim 2021
tuannaguzel