Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 28 Aralık 2024 yılında görülen karar duruşmasında, tutuklu sanıklar anne Yüksel, ağabey Enes ve amca Salim Güran'a "iştirak halinde çocuğa karşı kasten öldürme" suçundan ayrı ayrı ağırlaştırılmış müebbet, Nevzat Bahtiyar'a ise "Suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme" suçundan 4 yıl 6 ay hapis cezası verilmişti.

Son olarak 4 sanığın farklı illerde cezaevlerine sevk edildiği açıklanmıştı. Davaya ilişkin çeşitli haberler çıkmaya devam ederken Narin Güran'ın babası Arif Güran televizyonda yayınlanan bir programa çıkarak eski Diyarbakır Baro Başkanı, Narin'in avukatlığını üstlenen Avukat Nahit Eren'i hedef aldı.

"NEFES BİLE ALMADAN BİR ANNEYİ YARGILADI"

Başkan Tugay Malatya'da: Elimizden gelen desteği vermeye devam edeceğiz Başkan Tugay Malatya'da: Elimizden gelen desteği vermeye devam edeceğiz

Eren'in ayrımcılık yaptığı ifade eden Arif Güran, "Mahkemede bazı kahramanlar çıktı! Yüksel'e, Enes'e, Salim'e konu geldiğinde o adam kendini yırtıyordu. Nefes almadan, su içmeden sorular soruyor saatlerce bir anneyi yargılıyordu. Nevzat'ın ailesine ise tek bir soru soruldu. Yüksel de cahildir sen ona niye 50 tane soru sordun" ifadelerini kullandı.

"ANNE OLDUĞUNU İÇİN ONA ÇAPRAZ SORGU YAPMAYACAĞIMI SÖYLEMİŞTİM"

Bu açıklamadan sonra sosyal medya hesabından bir paylaşımda bulunan Eren ise tehditler aldığını belirtti.

Eren şunları söyledi,

"Beddua etmiş ve açıkça da hedef göstermişsiniz. Acılı bir babayı anlıyor, baş göz üstüne diyerek bu hususta bir şey demiyorum. Lakin kamusal bir alanda ifade edildiği için bir kısım beyanları düzeltmem ve yanlış algılara sebep verecek iddialara cevap olmam gerekiyor. Yüksel Güran’ın bir anne olduğunu, kendisine çapraz sorgu yapmayacağımı, sadece vicdanına sesleneceğimi, çelişkiler nedeniyle kendisine bir kaç soru soracağımı sizin de olduğunuz esnada ifade etmiştim. Nitekim duruşma zaptına bakıldığında bu beyanlarım görülecektir.

"NEVZAT'A ÇAPRAZ SORGUM 2 SAATTEN FAZLA SÜRDÜ"

Nevzat ve eşi Gazal’a gelince; kendilerine sorduğumuz soruların sayısına ve çapraz sorgunun süresine, yine duruşma zaptına bakıldığında görülecektir. Sadece Nevzat’a yönelik çapraz sorgu iki saatten fazla sürdü.

Gelelim fasa-fiso olduğumuza. Bizler, sekiz yaşında katledilen bir çoçuğun dava dosyası üzerinden çıkar amaçlayacak insanlar olmadık, olmayız da. Nitekim duruşma esnasında “Narin Dosyası üzerinden çıkar amaçlayanların” ona bu kötülüğü yapanlardan farksız görmeyeceğimizi ifade etmiştim. Ayrıca hatırlanacağı üzere ilk duruşmada “Diyarbakır Barosunun bu davada katılan sıfatı ile yer almasının kıymetli olup olmadığını” sormuştum. “Evet çok kıymetlidir” demiştiniz.

"TEHDİT VE HAKARET DOLU PAYLAŞIMLAR YAPILIYOR"

Bizler kendimizi kahraman ilan etmedik, o günlerde avukat ve önemli bir hukuk örgütü olan Baronun başkanıydım. Bugün bir avukatım artık. Sadece ekranlara bakıldığında, kahramanlık hevesinde olanlar görülecektir. Son günlerde bir kısmı anonim bir kısmı da açık hatta yakınlarınızın da içerisinde yer aldığı hesaplardan şahsıma yönelik bu dava dosyası üzerinden tehdit ve hakaret içeren paylaşımlar

yapılmaktadır. Hiçbir dönemde tehditlere boyun eğmemiş bir gelenekten geldiğimiz de herkesin malumudur.

Duruşmada da ifade etmiştik, bir kez daha ifade etmek istiyorum. O çocuğa bu kötülüğü yapanların kim olursa olsun hak ettikleri cezayı almaları için her türlü riski gözeterek kurumsal sorumluluğumuzla hukuki süreci takip ediyoruz. Aksi durum, yani sessiz kalmakla insanlığa ve savunduğumuz değerlere ihanet etmiş olacaktık.

"ŞEFFAFLIK" VURGUSU

Bizlere yönelik, gerek soruşturma gerekse yargılama aşamasına yönelik yapılan tüm eleştiri ve itham edici beyanlara duruşma sürecince defalarca şeffaf bir şekilde cevap olduk. Aynı konuları, algı amaçlı ısrarla gündemde tutma isteğini de görüyoruz. Dava sürecini, kurumsal sorumluluğun verdiği gereklilikle bir çocuğun hayat hakkı boyutuyla ve maddi gerçeğin açığa çıkması amacıyla takip ettiğimizin herkes farkında. Dosyaya dair sözümüzü sadece duruşmada kuracağız demiştik ve öyle de yaptık.

"FARKLI CEZAEVLERİNE GÖNDERİLMELERİ HAK İHLALİDİR"

Bu size verdiğim ilk ve tek cevaptı, öylede kalacaktır. Tutuklu ya da hükümlülerin, ailelerinin yaşadığı kentlerdeki ceza infaz kurumlarından farklı kentlerdeki ceza infaz kurumlarına nakledilmelerini bir hak ihlali olarak gördüğümüzü yıllarca ifade ettik ve etmeye de devam edeceğiz. Bu yanlış ve açık hak ihlali niteliğindeki uygulamadan umarım en kısa sürede dönülür."


 

Editör: Balcan Hande