Yine bir rezaletle karşı karşıyayız...
Türkiye büyük Millet Meclisi’nde yaşananlar gene bir kez daha bu kadar olmaz dedirtti...
Meclis yumrukların konuştuğu bir yer asla olmamalı ve olmamalıydı da!
Hele ki Meclis İdari amirinin düzen sağlaması gerekirken yumruğunu konuşturması ve bu eylemi işleve dökmek adına da oturumun sonlanmasını bekleyerek kurnazlık yapması kesinlikle meclise uygun olmayan bir durumdur. Parlamentonun yumruklaşma gibi fiziksel kavgalara sahne olması, demokratik süreçlerin ve siyasetin sağlıklı işlemediğini gösterir. Meclis, milletin temsil edildiği, sorunların yapıcı bir şekilde tartışılması gereken bir yer olmalı.
TİP Milletvekili Ahmet Şık’a yönelik şiddet, sadece kişisel bir saldırı değil, aynı zamanda Meclis’in saygınlığına ve işleyişine yönelik bir saldırı olarak değerlendirilmelidir. Bu tür olayların yaşandığı bir ortamda, Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay arasındaki tartışmalar gibi diğer hassas meseleler daha da karmaşık hale gelebilir. Yargı ve yasama organları arasındaki güven bunalımı, toplumun bu kurumlara olan güvenini de etkiler.
Anayasa Mahkemesinin Can Atalay konusundaki kararını Yargıtay’ın darbeleyerek Anayasa Mahkemesi’ne olan inancı zedelerken ve daha bu tartışma konusuyken bir de üstüne bunun yaşanmış olması milletin vekillerinin mecliste aslında milleti temsil etme konusunda zorlandığı düşüncesini de beraberinde getirmiş oldu.
Meclis milletin vekillerinin milletin ve ülkenin geleceğini aynı zamanda çıkarlarını gözetmesi gereken bir yerken yumrukların konuştuğu bir mahalle ortamına dönmüş!
Geçen hafta da değindiğimiz gibi 23 yıllık yozlaşmış bu sistemin düzeltilmesinin tek yolu erken seçimdir. Ve bu erken seçim er ya da geç yapılacaktır.