MELİS YILDIRIM

(ANKARA) - Institut du Bosphore (Boğaziçi Enstitüsü) Başkanı Dr. Bahadır Kaleağası, Fransa'da Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un kararı ile yapılan erken genel seçimlere ilişkin, "Fransa'da tüm dünyada son zamanlarda gözlemlenen aşırı sağ, popülist hareketlerin yükselişinin devam ettiği gözlemlendi. Kazanamadılar ama yükseliş devam ediyor. Batı demokrasileri için çetin sınav devam ediyor. Fransa'da da böyle bir sonuçla karşılaşıldı" değerlendirmesinde bulundu.

Fransa’da erken genel seçimlerin ikinci turuna solun zaferi damga vurdu. Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aşırı sağın yükselişi üzerine Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Ulusal Meclis’i feshetmiş ve erken seçim kararı almıştı.

Genel seçimlerin ikinci turunda, ilk turda birinci olan aşırı sağcı Ulusal Birlik (RN) Partisi üçüncü oldu. Sol partilerin ittifakı Yeni Halk Cephesi, ikinci turda 182 sandalyeyle birinci parti çıktı. Macron’un Cumhuriyet İçin Hep Birlikte İttifakı 168 milletvekili ile ikinci sırada yer aldı. Aşırı sağcı RN Partisi 143 vekillik kazanarak üçüncü sıraya yerleşti. Merkez sağdaki Cumhuriyetçiler Partisi ise 60 milletvekili çıkardı. Sonuçlara göre hiçbir ittifak ya da parti, ulusal mecliste çoğunluğu sağlayamıyor.

Institut du Bosphore Başkanı Dr. Bahadır Kaleağası, seçim sonuçlarına ilişkin ANKA Haber Ajansı'nın sorularını yanıtladı. Dünya genelinde gözlemlenen aşırı sağın yükselişine vurgu yapan Kaleağası, "Fransa'da tüm dünyada son zamanlarda gözlemlenen aşırı sağ, popülist hareketlerin yükselişinin devam ettiği gözlemlendi. Kazanamadılar ama yükseliş devam ediyor. Batı demokrasileri için çetin sınav devam ediyor. Fransa'da da böyle bir sonuçla karşılaşıldı" dedi. İtalya'daki Meloni iktidarından örnek veren Kaleağası, Fransa'da Marine Le Pen'in aşırı sağcı RN Partisi'nin iktidara gelmesi durumunda esnekliği daha az olan ve aşırı sağ politikalardan beslenen bir iktidar karmaşası yaşabileceğini belirtti. Kaleağası, Fransa'daki sistemin parlamenter demokrasi ile başkanlık sistemlerinin üst üste geldiği ve "şahsına münhasır bir sistem" olduğunu kaydederek, şöyle devam etti:

"Cumhurbaşkanına destek olan bir mutlak çoğunluk varsa mecliste ve senatoda da o zaman cumhurbaşkanı çok güçlü oluyor. Kendisini tamamen destekleyen kendisine ait bir çoğunluk olduğunda. Olmadığı zaman da bölünmüş bir hükümet ortaya çıkabiliyor. Kohabitasyon denen birlikte yönetime geliyor, ki geçmişte bunu yaşadı Fransa birçok kere. Merkez sağ-sol arasında sosyal-liberal bir iktidar olan Macron iktidarının, bunu aşırı sağcı partilerden kurulan bir meclis çoğunluğuyla yapması çok zor olacaktı. Yine zor olacak."

"Daha fazla demokrasilerin başarısına ihtiyaç duyulan yıllara girmiş olduk"

Önümüzdeki dönemde Fransa'da siyasal jimnastiğin zorlu geçeceğine dikkat çeken Kaleağası, "Seçmen ile yöneten ilişkisi, vergi mükellefi ile devlet ilişkisi, bilginin akışı, veri temelli siyasi eğilimler veya siyasal seçenekler, bütün bunların birbirine karıştığı bir döneme doğru gidiliyor" ifadelerini kullandı. Kaleağası gelir dağılımı, güvenlik sorunu, savaşların tetiklediği kaygılar, göç hareketleri ve iklim değişikliği gibi sorunların olduğu bu dönemde demokrasiler için de çetin bir sınav dönemine girildiğini söyledi. Fransa'daki seçimlerin bu yönde şimdilik olumlu sonuç verdiğine değinen Kaleağası, "Ama daha fazla eylem, daha fazla demokrasilerin başarısına ihtiyaç duyulan yıllara hızla girmiş olduk" diye konuştu.

Uyuşturucu Baronu Urfi Çetinkaya Cezaevinde Öldü! Uyuşturucu Baronu Urfi Çetinkaya Cezaevinde Öldü!

Kaleağası, seçim sonuçlarının gelir dağılımı, göç, toplumdaki güvensizlik, teknolojik dönüşümle baş edememe kaygısı, sosyal konular gibi birçok konunun iyi yönetilebilmesi için merkez sağ ve sol için bir fırsat penceresi olduğunu belirtti.

"Filistin'in tanınması konusunu belirleyecek kişi Mélenchon olamayacaktır"

Dün tamamlanan ikinci tur seçimlerinden birinci çıkan sol ittifakta yer alan Boyun Eğmeyen Fransa’nın lideri Jean-Luc Mélenchon, seçim zaferi konuşmasında Filistin Devleti'ni tanıyacaklarını belirtmişti. Kaleağası, Mélenchon'un tavırlarının her konuda uçlarda olduğunu belirterek, söz konusu açıklamaya ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:

"Fransa hem Arap kökenli seçmenlerin çoğunluğuyla hem de bu konulara geçmişte daha yapıcı yaklaşmaya çalışmasıyla bilinen bir ülke. Bu tanınmaya kadar gider mi gitmez mi, bunu belirleyecek kişi Mélenchon olamayacaktır büyük olasılıkla. Çünkü o her alanda, her konuda; Türkiye'deki terör konusunda da kendince doğru olduğunu düşündüğü ama Türkiye'nin terörle mücadelesi açısından zarar verici görüşler açıklayabilen birisi.

Denklem nerede oluşacak, Fransa'nın yeni diplomatik söylemi nerede olacak, onu kestirmesi zor ama şüphe yok ki son zamanlarda Netanyahu hükümetine karşı iyice birikmiş olan öfke ve diplomatik tutum yeni dönemde çok daha ileriye gidecek ve çok daha pekişecek. Bunun diplomatik olarak kendini ifade tarzı ne olacak, bunu ancak hükümetin oluşturulmasıyla öngörebiliriz."

"Macron partiler üstü bir hükümet oluşturmaya çalışacak"

Kaleağası, mevcut durumda Macron'un kuracağı hükümete dair öngörüsünü şöyle anlattı:

"Partiler üstü bir hükümet, içinde sol ittifaktan, kendi partisinden, Cumhuriyetçiler'den, merkez sağdan da insanların olduğu, sivil toplumdan da tam siyasetçilerin olmadığı bir hükümet idealdir. Bunun matematiksel kurgusunun ve siyasal kimyasının mümkün olup olmadığını önce kapalı kapılar ardında test edecektir. Ama Macron'un kafasındaki ideali budur. Olmuyorsa da müzakerelerin sonucundan ne çıkıyorsa bu ülkeyi bir şekilde yönetilir halde tutmakla sorumlu, bunu yerine getirmeye çalışacaktır."

"Türkiye için 21'inci yüzyıl aleminin kralı/kraliçesi olabilecek bir ortam yeşeriyor"

Avrupa Siyasi Topluluğu'nun 17 Temmuz'da Londra'da yapılacak toplantısını anımsatan Kaleağası, Topluluğun birçok ülkede serpilen Avrupa'ya yeni bir siyasal mimari getirme ve çok çemberli Avrupa fikrini daha fazla somutlaştırma girişimi olduğunu kaydetti. "Karmaşık bir Avrupa yapısı var. Buna biraz daha düzen getirme, geniş bir kıtasal Avrupa çemberi, enerji politikaları, dijital ekonomi, yeşil dönüşüm, güvenlik, göç gibi konularla içini doldurmak gerekecek bir esnek çember yaratma girişimi var" ifadelerini kullanan Kaleağası, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Türkiye için bunlar bir fırsat. Tam üyelik sürecinden vazgeçmeden, yeşil, dijital, sosyal politikaları da kapsayacak şekilde Gümrük Birliği'nin güncellenmesi Türkiye'nin küresel ekonomik rekabet gücü açısından çok önemli. Avrupa açısından da öyle.

Avrupa'da da birçok sivil toplum kuruluşu, akademisyen bunun ne kadar çok önemli olduğunu söylüyor. Avrupa özel sektörünün temsil kuruluşu Business Europe, Avrupa Özel Sektörü Konfederasyonu da çok net olarak diyor ki, önümüzdeki dönemde Avrupa'nın küresel ekonomik ortamda güçlenmesi için 5-6 madde var, bunlardan biri Türkiye ile Gümrük Birliği'nin güncellenmesi. Kıbrıs konusunda en azından yeniden Türkiye'nin yapıcı yaklaşımını her zaman olduğu gibi yansıtan bir süreci tekrar canlandırmak gerekiyor. Tüm bunların hepsini, ince ayarlarını iyi yaparak zeki bir diplomasiyle yönetmek için önemli ve iyi bir döneme giriyoruz. Yeter ki Türkiye, dünyada kendisini en çok güçlendiren konularda en doğrusunu tekrardan hızla yapmaya başlasın. Demokrasi, insan hakları, hukuk devleti, iyi ekonomik yönetişim ve toplumu ilerletecek konularda kendisine de toplumunu da dünyaya da özgüven yayan bir ülke olmalı. 21'inci yüzyılın gerçeklerine uygun, çağdaş, ilerici bir eğitim reformu, kadın hakları, özgürlükler konusunda, yeşil dönüşüm konusunda sadece kendisi için değil dünyada gündem belirleyebilen, gündeme katkıda bulunabilen bir ülke olabilmeli. Başarının koşulları Türkiye için değişmedi. Ama son gelişmeler, İngiltere, Fransa, Avrupa, transatlantik ilişkiler ve Çin, Hindistan, Rusya ile Batı dünyası arasındaki ilişkilere baktığımızda Türkiye için gerçekten 21'inci yüzyıl aleminin kralı/kraliçesi olabilecek bir ortam yeşeriyor."

Kaynak: anka