Haber: OKTAY YILDIRIM - Kamera: UMUT EMRE GÖKBULUT
(İSTANBUL)- İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum ile dün yaptığı görüşmeye ilişkin "Kendileri çok pozitif bir yaklaşımda bulundular. Hangi husus olursa olsun açık kapı diplomasisi şarttır. Hiç kimse makamın kendine ait olduğunu düşünmesin. Ne benim makamım bana ait, ne onların. Her makam millete aittir. Milleti temsil ediyoruz. Bu bağlamda iyi bir adım olmuştur” dedi.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Bayrampaşa Mustafa Itri İlk ve Ortaokulu'nda katıldığı kırtasiye malzemesi dağıtım töreninin ardından gazetecilerin gündeme dair sorularını yanıtladı. İmamoğlu, 31 Mart yerel seçimlerinde rakibi Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum ile 10 Eylül’de Ankara’da bakanlık makamında gerçekleşen görüşmeye ilişkin soruya şu yanıtı verdi:
“Bu anlayışlı ve pozitif tutumundan dolayı sayın Kurum'a teşekkür ederim”
"Sonuçta arzu ettiğimiz şey oldu. Hep söylüyorum kurumlarımızın birbirleriyle en şeffaf, en saygın bir biçimde görüşmesi, konuşması bu ülkede hizmetlerin aksamaması anlamına gelir. Daha önce de ifade etmiştim. Sayın Bakan ya da bakanlarımızla bir konuda ya da bizim arzu ettiğimiz bir görüşme dahilinde yani ‘şöyle görüşelim, böyle görüşelim’ böyle bir tarzımız asla olmadı, olmaz. Tam aksine çağırsınlar gidelim. İstanbul'da buluşalım, başka bir yerde buluşalım. Hem İBB Başkanı kimliğimle hem Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı kimliğimle aynı masada çözüm üretme konusunda kararlı kişileriz biz amasız fakatsız. Mesele milletin en iyi hizmeti alabilmesi. Bu konuda da İstanbul'un ne yazık ki uzun zamandır aksayan hususları var. Çözüme kavuşmayan, masada duran iki yıl, üç yıl, üç buçuk yıl hatta dört yıllık konular vardı. Kendileri çok pozitif bir yaklaşımda bulundular. Dün tekrar her şeyi, her birisini sayfa sayfa kendilerine açtık. İçinde muhtelif konular var. Kentsel dönüşümle ilgili müşterek atacağımız adımlar veya ortak izinlerle hızlı yürüyebileceğimiz alanlar. ÖÇK (Özel Çevre Koruma) şeklinde bilinen Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle beraber bazı kısıtlarımızın oluştuğu alanlarda işbirliğini hızlandırma konusunda atacağımız adımlar, personel alımlarımız, itfaiye, zabıta gibi önemli personel alımlarımız ki bunlarla ilgili uzun zamandır talebimiz vardı. Bu ve buna benzer çevreyle ilgili atık su yönetimiyle ilgili bu ve buna benzer konularla ilgili çok verimli 1.5 saate yakın sohbetimiz oldu. İlgili birim sorumlularını davet etti. Bazı konuları tek tek aktardı. Bu anlayışlı ve pozitif tutumundan dolayı sayın Kurum'a teşekkür ederim.
"İyi bir adım olmuştur"
Elbette bundan sonraki süreçte de konuşmalarımızın sonuçlanmasını ve sonuç almamızı diliyorum. Hangi husus olursa olsun dediğim gibi açık kapı diplomasisi şarttır. Hiç kimse makamın kendine ait olduğunu düşünmesinler. Ne benim makamım bana ait, ne onların. Her makam millete aittir. Milleti temsil ediyoruz. Milletimize ait olan makamın da hakkını vermekle yükümlüyüz. Bu bağlamda iyi bir adım olmuştur. Umarım her bakanla, her hususu her belediye başkanı, siyasi parti bayramı yapmaksızın milletin seçtiği her belediye başkanını masasında ortak bir paydaş olarak görür ve karşılarlar. Bu duygularla bir iyi bir ziyaret olduğunu ifade edebilirim."
"Başka bakanlıklarla görüşme talepleri de var"
"Tekrar bir görüşme olacak mı" sorusuna ise İmamoğlu şu yanıtı verdi:
"Olabilir tabii. Birçok konumuz var Çevre Şehircilik Bakanlığı’yla. Başka bakanlıklarda da var. Mesela aylardır Spor Bakanı'yla görüşme talebimiz var. Neyi konuşacağız? Avrupa oyunlarını konuşacağız. Neyi konuşacağız? Olimpiyat oyunlarına adaylığımızı konuşacağız. Bir türlü toplanamıyoruz mesela. Çok konumuz var yani. Maliye Bakanlığı'ndan istediğimiz imzalarımız var. Bir araya gelmeye gerek var mı bunun için? İsterlerse geliriz. Anlatırız derdimizi. Taleplerimiz var zaten. Yani yazılı, sözlü taleplerimiz var. Daha bir sürü var. Umarım her birisiyle tek tek anlayışlı bir biçimde konuşuruz. Yani İstanbul olimpiyatlar yolunda yürüyecekse Avrupa oyunlarına ev sahipliği yapacaksa bakın bütün dünyada birinci muhatap yerel yönetimdir. Ve oradaki olimpiyat komitesidir. Sonra hükümetin desteği aranır. Şimdi bu, bensiz ya da onsuz olacak bir şey değil ki. Peki milletimiz böyle bir spor temaşasını istiyor mu mesele? İstiyor. O zaman bunu beraber paylaşacağız. Yan yana gelmekle imtina edilir mi? Edilmez. Bu bağlamda dediğim gibi hiç kimse kendisini o makamda temsil etmiyor. Hiç kimse. Adı X bakanı, adı Y bakan, adı Z bakanı fark etmez. Herkes milleti temsil ediyor. Ben her sözümün, her davranışımın milletime layık mı, değil mi? Buna bakarım. Memleketi bir adım ileri mi götürüyor, bir adım geri mi getiriyor? Buna bakarım. Ona göre konuşurum. Yoksa Ekrem olarak konuş, Ekrem olarak fanatizm yap. Bu benim tarzım değil. Hiçbir arkadaşımızın, hiçbir kamu görevlisinin, hiçbir seçilmiş arkadaşımızın, adı her ne olursa olsun bu tutum ve ahlakta olduğu zaman biz gerçek çağdaş bir millet oluruz. İlerici bir millet oluruz ve birbirimize saygı sevgi çerçevesinde eşitlikçi bir biçimde iletişim kurarız. Umarım aynı şekilde devam etsin"
“Ben yargıya güvenmek istiyorum”
İstinafta inceleme aşamasında bekleyen ve kamuyonuda "ahmak davası" olarak bilinen davada, cezaya esas teşkil eden kanun maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi'ne taşınmasına ilişkin soruya da İmamoğlu şu yanıtı verdi:
"Tabi bu teknik bir konu. Her şeyden önce hukukçularımızın kendi içlerinde yorumlayarak bu davanın aslında bir dava olamayacağını yani böyle bir davanın dahi olmasının hukuka aykırı olduğunu düşünüyorlar ve böyle yorumluyorlar meseleyi. Dolayısıyla olmayan bir dava, olmayan bir suç üzerinden ben şu anda suçlu şeklinde yargının mağduru durumundayım. O bakımdan muhtemelen bu ve buna benzer arayışlarla birtakım hukuki başvuruları uygun gördüler. Ben de uygun olduğunu söyledim. Sonuçta çok güvendiğimiz hukukçularımız var ekimizde. Hepsine teşekkür ediyorum. Hem anayasa konusunda uzman, hem bireysel hak ve hukuku gözetme konusunda uzman. Çokça farklı bireysel avukatım olmasa da inanın yüzlerce destek şeklinde de arayan ve bizimle konuşan insanlar var. Böyle bir başvuruyu uygun gördüler. Ama benim için esas olan şu, net; böyle bir dava olmaz. Bu davanın görüşülmesi bile bu millet için gerçekten üzülecek bir durum. Yani utanç verici bir durum. Ben yargıya güvenmek istiyorum. Yargı en doğru kararı eninde sonunda verecektir. Çünkü milletimizin, hani dedim ya eğitim Cumhuriyet’in temeli aslında yargı da hani olmazsa olmazı. Hava ve su gibi aslında. İkisi de olmadı mı, eğitim ve adalet olmadı mı gerisi boş oluyor. Umarım adalet tesis eder ve böylesi milletimiz adına kötü bir durumdan, demokrasi adına kötü bir durumdan bir an önce sıyrılır gerçek gündemimize bakarız. Geçim, eğitim, çevre, adalet vesaire vesaire gibi memleketin gerçek sorunlarını konuşuruz."