(ESKİŞEHİR) - Cengiz Holding’in Eskişehir’de yapmak istediği altın- gümüş maden ocağına karşı 'Alpagut- Atalan’da Madene Hayır Platformu' kuruldu. Platform adına açıklama yapan Filiz Fatma Özkoç, “Ağaçlarımız kesilecek, temiz havamız yerini toza bırakacak, üreten halkımız, çaresizce köylerinden göç etmek zorunda kalacaktır” dedi.
Eskişehir’in Atalan ve Alpagut Mahallelerine Cengiz Holding’e bağlı Eti Bakır A.Ş. tarafından altın- gümüş maden ocağı yapılmak isteniyor. Projeye karşı bir araya gelen sivil toplum örgütleri, Alpagut- Atalan’da Madene Hayır Platformu’nu kurdu. Platform adına açıklama yapan Eskişehir Çevre Koruma ve Geliştirme Derneği (ESÇEVDER) Başkan Yardımcısı Filiz Fatma Özkoç, maden projesinden vazgeçilmesi çağrısında bulundu.
“15 Ağustos’ta halkın bilgilendirme toplantısı yapılacak”
Filiz Fatma Özkoç açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Bilindiği üzere Cengiz Holding’e bağlı Eti Bakır A.Ş., Tepebaşı İlçesi Atalan Mahallesi ve Mihalgazi İlçesi Alpagut Mahallesi mevkisinde, siyanürlü altın ve gümüş madeni açmak için harekete geçmiş bulunmakta. Cengiz Holding’in şirketi, yerel seçim öncesi ÇED olarak bilinen Çevresel Etki Değerlendirme başvurusunu durdurmuştu. Seçim bitti ve ÇED süreci yeniden başladı. Şirket, 1 Temmuz 2024’te, ÇED başvuru dosyasını Eskişehir Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Müdürlüğü’ne teslim etti. Teslim ettikten 5 gün gibi kısa bir sürede başvuru uygun bulundu ve Bakanlığın sisteminden duyuruldu. 10 Temmuz 2024 tarihinde ise, Halkın Bilgilendirme Toplantısı’nın 15 Ağustos 2024’te olacağı ilan edildi.
“Siyanürlü yığın liç yöntemi kullanılacak”
Başvurusu yapılan maden sahasının toplam ruhsat alanı 2 bin 740 hektardır. ÇED alanı 509 hektardır. Yaklaşık 716 futbol sahası büyüklüktedir. Alanda 470 metre derinlikte bir açık işletme sahası planlanmaktadır. 15 yıllık olarak planlanan projede yılda 12 milyon ton kazı yapılacak ve patlatmalı açık ocak işletmeciliği, aynı İliç’te olduğu gibi siyanürlü yığın liç yöntemi kullanılacaktır.
“Bölge şehrimizin ve ülkemizin göz bebeği”
Bu bölge, Orta Sakarya Havzası’nda ve Sakarya Nehri’ne sadece 4 kilometre uzaklıkta, verimli toprağı ile İç Anadolu’nun Çukurovası olarak anılan, dört mevsim narenciye dahil çok çeşitli sebzenin, meyvenin yetiştiği bir bölgedir. Bölge ülkenin narenciye ve sebze ihtiyacının yüzde 20’sini karşılamaktadır. Yılda en az 2 ila 4 kez ürün alınabilmektedir. Ülkemizde Iğdır’la birlikte mikroklima özelliği olan iki bölgeden biridir. Proje sahasında 28 endemik bitki türü, 61 omurgalı tür ve 128 kuş türü bulunmaktadır. Proje sahası birinci arkeolojik sit alanına 220 metre mesafededir. Kısaca söylersek ormanları, tarım alanları, meraları, akarsuları ve kültürel zenginliğiyle, şehrimizin ve ülkemizin göz bebeği bir bölgeden bahsediyoruz.
“KOAH, kanser gibi akciğer hastalıklarına yol açacak”
Proje faaliyete geçtiğinde olacaklar bellidir. Ağaçlarımız kesilecek, ormanlarımız, tarım arazilerimiz yok edilecek, sondajlar, patlamalar ve işletme için kullanılacak milyonlarca ton su nedeniyle su kaynaklarımız kuruyacak, tarım, hayvancılık, arıcılık yok olacak. Binalarımız hasar görecek, temiz havamız yerini toza bırakacak, yüzyıllardır bu topraklarda üreten halkımız, çaresizce köylerinden göç etmek zorunda kalacaktır. Anadolu’nun asıl hazineleri olan endemik bitki türleri yok olacak bölgede yaşayan hayvanlar yaşam alanlarını kaybedecek ekosistem onarılmaz hasar alacaktır. Siyanür ve toprakta bulunan ve siyanürle temas edince serbest ve zararlı hale gelen arsenik, kurşun, cıva gibi ağır metaller, buharlaşma, yağmur, sızma, taşma gibi yollarla Sakarya Nehri’ni de besleyen yer altı sularına karışacaklar, solunum, cilt teması veya bulaştıkları içme ve kullanma suları ve besin yoluyla vücuda girecekler. Bu ağır metaller ve siyanür kan hastalıkları, kalp yetmezliği, böbrek yetmezliği, akıl hastalıkları, anormal doğumlar, bebeklerde bedensel ve zihinsel gelişme geriliği ve cilt, prostat, karaciğer, mesane, böbrek, akciğer gibi çeşitli kanserlere neden olmaktadır. Ayrıca, sondaj, patlatma ve taşıma sırasında oluşacak toz da amfizem, silikozis, KOAH, kanser gibi akciğer hastalıklarına yol açmaktadır.
“Yağma projeleri gibi şehrimizi ve yaşamımızı tehdit etmektedir”
2019 yılında Alamos Gold firmasının Kaz Dağları’nda başlattığı altın madeni projesi ve 13 Şubat 2024 İliç’te yaşanan facianın bölge ekosisteminde nasıl bir yıkım yarattığının ve nasıl tehlikelere açık olduğunun hepimiz tanığıyız. Dahası halen buna benzer birçok proje, Anadolu’nun dört bir yanında ekolojiyi yıkıma uğratmaya yaşamımızı tehdit etmeye devam etmekte. Cengiz Holding’in başlattığı Alpagut- Atalan Maden projesi de diğer yağma projeleri gibi şehrimizi ve yaşamımızı tehdit etmektedir. Siyasi iktidar ve yandaşları ülkede yürütülen madencilik faaliyetlerinin ülke ekonomisine getirdiği kardan söz etmektedir. Bu açık bir şekilde halkı yanıltmaktır. Faaliyet yürüten şirketlerin tek bir kuruş vergi ödemedikleri ve karlarına kar katarken doğayı ve yaşamı nasıl hiçe saydıkları tüm kamuoyu tarafından bilinen bir gerçektir. Kaz Dağları’nda da dediğimiz gibi toprağın üstü, altından daha değerlidir.
“Alpagut-Atalan’da doğanın ve yaşamın talanına izin vermeyeceğiz”
Siyasi iktidar, kısa vadeli çıkarlar uğruna yerli ve uluslararası maden şirketlerinin bu toprakların zenginliklerini yağmalamasına ve yaşam alanlarımızın yok etmesine göz yummaktadır. Ayrıca İliç’te yaşanan katliamda görüldüğü gibi, maden şirketlerinin sorumluluklarını örtbas etme çabasındadır. Ülkenin doğal zenginliklerini yerli ve yabancı şirketlerin talanına açarken; doğal kaynakların kamu eliyle, insan ve çevre yararını gözetecek şekilde işlenmesini bir kez bile gündemine almamaktadır. Bizler, bu topraklarda yaratılan yıkımın mağdurları; yaşamları, ormanları, dereleri, yaşam alanları bu şirketlerin dizginsiz kar hırsı uğruna gasp edilen bu toprakların asıl sahipleri olarak Alpagut- Atalan’da doğanın ve yaşamın talanına izin vermeyeceğiz.”