ELVEDA GENCO ERKAL

Kendisinin de dediği gibi tek hecesiz bir “elveda” ile başlıyorum yazıma. Fakat onun gibi bir ustayı, değeri, bir elvedaya sığdırmayı aklımın ucundan dahi geçirmiyorum. Dizelerimi susturmayacağım. Akıp gitsinler; güneşe doğru…

GENCO ERKAL. Ne büyük bir isim. Birçok anlamı içinde barındıran… Sahnede izlerken gözbebeklerimin parlamasını sağlayan. Parlayan gözlerden yaşlar akıtan. O yaşlarda hayaller kurduran…

Kendisini iki kez sahnede izledim. İstanbul’da. Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nde.

Bir Delinin Hatıra Defteri ve Yaşamaya Dair oyununu.

İzlerken sonsuz olmasını diledim. Salondan çıkıp eve dönmek dahi istemedim. Lakin her güzelliğin bir sonu olduğu gibi bu sahnenin de sonu olacaktı. Derin düşüncelerle çıktım her iki oyundan da. Çıkışta sınıf arkadaşlarımla epey yorumlar yaptık üzerine.  Herkeste aynı izleri bırakmıştı. Kimse o izlerin silinmesini istemiyordu. Silindiğini de düşünmüyorum. Sonsuz olacağına da eminim.

Beni yakından tanıyanlar Nazım Hikmet’e olan hayranlığımı bilirler. Özellikle de Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde eğitim aldığım dönemdeki sınıf arkadaşlarım… Derslerimde seçim yaparken her zaman öncelik verirdim Nazım’a.

Genco Erkal’ı daha da yakından takip etmeme neden olan etmen de Nazım’a olan hayranlığıydı. Seslendirdiği Nazım şiirleriydi. “Yaşamaya Dair” oyununda salonun içinde yankılanan buğulu sesiyle birleşen Nazım dizelerini dinleyebildiğim için kendimi çok şanslı hissediyorum.

Genco Erkal’ın ölümünden iki gün önce Hakkâri’de Bir Mevsim filmini izledim.

Bilmeyenler için biraz bahsedeyim. 22 Temmuz’da kaybettiğimiz Usta yazar Ferit Edgü’nün romanıdır Hakkâri’de Bir Mevsim. 1983 yılında ise beyaz perdeye aktarılmıştır. Filmde, bir öğretmen Hakkâri'nin Pirkanis köyüne sürgün edilir. Ve orada kış mevsimi boyunca deneyimlediği tecrübeleri anlatılır. Başrolünde Genco Erkal vardır.

Şu ayrıntıyı da es geçmeyeyim: film, Doğu'daki yoksulluğu gösterdiği gerekçesiyle 1980 darbesi sonrası yürürlükte olan yasalar çerçevesinde 5 yıl süreyle yasaklanmıştır.

Romanı okumuştum filmi de izlemek istedim. E başrolde de Genco Erkal olunca daha sebep aranır mı ki!

Toplasan belki de yirmi hanenin bile olmadığı köyde geçen zorlu yaşam mücadelesini izlerken; daha önce hayatında hiç portakal yememiş çocuğun var olduğunu; köye gelen bulaşıcı hastalıklarla başa çıkmak için istenilen doktorun gelmediğini, eşlerin üzerine kuma getirildiğini, çocukların okulda kullanacak kalemi-kitabı-defteri olmadığını, deniz görmeyen çocuklara öğretmenin sopayla karın üzerine çizgiler çizerek denizi anlatmasını sindiriyoruz. Kabullenmek zor olsa da!

Toplumsal olayları vurgulayan bu filmin başrolünde Genco Erkal’ı izlemek muazzamdı. Filmi izledikten iki gün sonra da aramızda ayrılışına şahit olmak ise yıkıcı.

Genco Erkal tek başına verdiği aydınlık mücadelesinde sanki tek gibi değil de bir ordunun gücünü taşıyordu benim gözümde.

“Bugün pazar.

Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.

Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün

bu kadar benden uzak

bu kadar mavi

bu kadar geniş olduğuna şaşarak

kımıldamadan durdum.” Dizelerini okurken ki sesi yankılanıyor bu yazı yazarken kulaklarımda.

“Yani öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,

yetmişinde bile mesela zeytin dikeceksin,

hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil

ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için

yaşamak yani ağır bastığından.” Dizelerini okurken sağ elini havaya kaldırıp sahnenin önüne yürüdüğü anlar geliyor gözümün önüne…

**

Sosyal medyada en son şu cümleleri paylaştı Genco Erkal:

“Hoşça kalın dostlarım benim hoşça kalın!

Sizi canımda canımın içinde, kavgamı kafamda götürüyorum.

Hoşça kalın dostlarım benim hoşça kalın…

Resimlerdeki kuşlar gibi dizilip üstüne kumsalın, mendil sallamayın bana.

İstemez…

Tek hecesiz elveda”

Üzgünüm, tek hecesiz elvedaya sıkıştıramam bunca duyguyu.

İyi ki güneşe çevirdin yüzümüzü.

İyi ki aydınlığa ittin fikirlerimizi.

Seni hep, sahnede sağ elini kaldırıp; ses tonunu arttırarak seyirciye hızla yürüdüğün anın ve Nazım şiirlerin ile anacağım.

Var ol!

**

Yazıma son verirken Hakkari’de Bir Mevsim filminde beni en çok etkileyen sahnede geçen sözleri yazmak istiyorum.

Genco Erkal’ın canlandırdığı sürgün edilen öğretmenin, özgürlüğüne kavuştuğu ve köyden gideceği gün öğrencilerine yaptığı son konuşma:

“Ben gidiyorum, zamanım doldu, bir daha karşılaşır mıyız bilemem. Size burada kaldığım süre içinde birçok şey öğrettim. Birçok şey öğrendiniz, örneğin dünyanın nasıl döndüğünü, uçakların nasıl uçtuğunu, gemilerin nasıl yüzdüğünü, insanların türeyişini... Ama şimdi sizden giderayak bir şey isteyeceğim. Bütün öğrettiklerimi unutun, dünya dönüyor evet belki ama burada bu dağ başında dönmemesini ummak daha doğrudur.

Size hayat bilgisi dersleri verdim ama siz hayatın gerçek bilgisini burada bu dağ başındaki köyünüzde sonra uzak kentlerdeki askerliğinizde mahpusluklarınızda öğreneceksiniz. Unutmayın ki kitapların yazdığı her zaman doğru değildir. Benim için doğru olan sizin için doğru değildir benim için gerçek olan sizin için gerçek değildir... Burada yaşayacak olan sizlersiniz, sizler karın üstünde yalınayak yürüyüp ölmeyenlerdensiniz.”

***

Sorgulatan herkese ve her şeye sonsuz teşekkürler.

Hande Balcan