Gündem

DİSK’ten İstanbul’da eylem... Başkan Çerkezoğlu: “Yaşadığımız bu tablonun nedeni ülkeyi 22 yıldır yöneten AKP iktidarının politikalarıdır”

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, “gelirde adalet, vergide adalet” talebiyle işçilerle birlikte İstanbul Şişli’de açıklama yaptı. "Artık yeter! Geçinemiyoruz!" pankartının açıldığı eylemde konuşan Çerkezoğlu, “Bu vergi adaletsizliği ve yaşadığımız bütün bu tablonun nedeni ülkeyi 22 yıldır yöneten AKP iktidarının politikalarıdır. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarlarının, sınıfsal ve siyasal tercihlerinin sonuçlarını yaşıyoruz” dedi.

Haber: ÇAĞATAN AKYOL - Kamera: MEHMET ÇALPAR

(İSTANBUL) - Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, “gelirde adalet, vergide adalet” talebiyle işçilerle birlikte İstanbul Şişli’de açıklama yaptı. "Artık yeter! Geçinemiyoruz!" pankartının açıldığı eylemde konuşan Çerkezoğlu, “Bu vergi adaletsizliği ve yaşadığımız bütün bu tablonun nedeni ülkeyi 22 yıldır yöneten AKP iktidarının politikalarıdır. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarlarının, sınıfsal ve siyasal tercihlerinin sonuçlarını yaşıyoruz” dedi.

DİSK’in “gelirde adalet, vergide adalet” talebiyle başlattığı eylemler sürüyor. DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, işçilerle birlikte bugün İstanbul’un Şişli ilçesindeki bir alışveriş merkezi önünde bir araya geldi. DİSK İstanbul Bölge Temsilcisi Asalettin Arslanoğlu, “Asgari ücret başta olmak üzere tüm ücretlerin artırılmasını istiyoruz. 1 Ekim’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılmasıyla beraber vergide adalet yasasının oy birliğiyle geçmesini istiyoruz. Az kazananın az, çok kazananın çok vergi verdiği; ücretle ve tüketim üzerindeki vergi yükünün azaltıldığı, sermayenin ve zenginlerin vergisinin arttığı adaletli bir vergi sistemi istiyoruz” taleplerini dile getirdi.

“Çarklar, zengini daha zengin yapmak üzerine kurulu”

Çerkezoğlu da bütün kentlerde kitlesel olarak alanlarda, sokaklarda olacaklarını belirtti. Çerkezoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yaşadığımız bu tablo, bu işsizlik, yoksulluk, hayat pahalılığı, bu adaletsizlikler bir tesadüf, rastlantı değil. Ülkeyi yöneten iktidarın ekonomi kurmaylarının, sürekli değişen Maliye Bakanlarının beceriksizliği ya da iş bilmezliği değil. Yaşadığımız bu tablo, bugün işsizliğin 12 milyona dayanmış olması, açlık sınırının bile çok altındaki bir asgari ücrete milyonların mahkûm edilmesi, milyonlarca emeklinin, asgari ücretin bile çok altındaki emekli aylığına, 12 bin 500 liraya mahkûm edilmesi, bu vergi adaletsizliği ve yaşadığımız bütün bu tablonun nedeni ülkeyi 22 yıldır yöneten AKP iktidarının politikalarıdır. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarlarının, sınıfsal ve siyasal tercihlerinin sonuçlarını yaşıyoruz. Türkiye’de öyle bir düzen kuruldu ki, bu düzenin bütün çarkları zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul yapmak üzerine kurulu. Bu düzenin bütün çarkları, yoksuldan alıp zengine vermek için dönüyor. Oysa hepimiz çalışıyoruz. Hepimiz üretiyoruz. Hepimizin çalışarak ürettiği toplam değer, bu ülkenin 85 milyon insanını, işçileri, emekçileri, emeklileri, kadınları, gençleri, çocuklarımızı insanca yaşatmaya yeter de artar bile. Yeter ki tercihler değişsin. Yeter ki adalet sağlansın.

“Asgari ücretin insanca yaşayacak düzeye yükseltilmesi mümkündür”

Mevcut siyasi iktidarın sınıfsal ve siyasal tercihlerinin sonucu olarak yaşadığımız bu ağır tablonun tam tersi mümkündür. Yani ürettiğimiz değerden hakça payımızı aldığımız, insanca yaşadığımız bir ülke mümkündür. Gelirli adaletin sağlandığı, herkese insanca yaşamaya yetecek bir gelirin sağlandığı bir ülke mümkündür. Asgari ücretin insanca yaşayacak bir düzeye yükseltilmesi mümkündür. Bu ülkeyi bir asgari ücret ülkesi olmaktan kurtarmak ve asgari ücretin sembolik bir ücret hâline getirmek mümkündür. Bu ülkede işçilerin, emekçilerin sendikalaşmasının, toplu sözleşme ve grev hakkı başta olmak üzere sendikal haklarını kullanabildiği bir çalışma hayatı mümkündür. Kıdem tazminatını bırakın el uzatıp ortadan kaldırmayı, kıdem tazminatı tavanını kaldırarak herkesin çalışmasının karşılığında daha sonra hayatını sürdürmesi için bir güvence olacak kıdem tazminatına ulaşması mümkündür.

“Bizi daha büyük yoksullukla yüz yüze bırakmak istiyorlar”

Herkesin belli bir süre çalıştıktan sonra ne yaşa takılmak ne prime takılmak ne başka şeylere takılmak değil; emeklilik hakkına ulaşması ve emekli olduktan sonra da son nefesimize kadar insanca yaşayacağımız bir ücret ve başta sağlık hakkı olmak üzere sosyal haklara sahip olmamız mümkündür. Bugün yaşadığımız bu tablonun tam tersi mümkündür. Yeter ki tercihler değişsin ama bugün bakıyoruz ki, ülkeyi yöneten iktidarın bütün konuşmaları, bütün politika belgeleri, işte orta vadeli programı önümüzdeki günlerde açıklayacaklar, 2025-2027 orta vadeli programını. Bütün orta vadeli programları, 12’nci kalkınma planı, hükümetin bütün politika belgelerinde görüyoruz ki, bizleri açlığa, yoksulluğa, işsizliğe mahkûm eden bu politikalarda ısrar var. Görüyoruz ki, zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul yapan bu düzenin çarklarını daha da acımasız bir biçimde döndürmek için çalışıyorlar. Bakın ütün politika belgelerine. Diyorlar ki, ‘Asgari ücreti önümüzdeki yıl yüzde 15 ya da 20 artıracağız. Eğer 2025’te emekli olursanız bugün alacağınızı da alamayacaksınız. Hedeflenen enflasyon rakamları üzerinden ücret artışlarıyla bizi daha da büyük bir açlıkla, yoksullukla yüz yüze bırakmak istiyorlar.

“Bu düzeni değiştirmek için mücadele veriyoruz”

Enflasyonla mücadele adı altında ücretleri artırmadılar. Asgari ücrete ve ücretlere ara zam yapmadılar ama ne oldu? Enflasyon düşmedi. Bizler de aynı zamanda daha fazla yoksullukla karşı karşıya kaldık. Dün büyüme rakamları açıklandı. O çok övündükleri ama asla işçilerle, emekçilerle, halkla paylaşmadıkları büyüme rakamlarında da sert bir düşüş olduğunu gördük. İstiyorlar ki, bu düzen böyle devam etsin. İstiyorlar ki, herkesi yoksullukta eşitledikleri bu düzen böyle devam etsin. İstiyorlar ki, bütün işçiler asgari ücretle çalışsın. İstiyorlar ki, bütün emekliler en düşük emekli aylığı, ucube sistemle uydurdukları en düşük emekli aylığıyla yaşasın. İstiyorlar ki, bütün kamu çalışanları en düşük memur maaşıyla yaşasın. Yani hepimizi yoksullukta eşitleyen bu düzeni devam ettirmekte ısrar ediyorlar. Biz iki yılı aşkın bir süredir verdiğimiz bu mücadelede ve başlattığımız bu yeni süreçte diyoruz ki, iş yerlerinden başladık. Bugün alanlardayız ve eylül ayının ortasından itibaren de büyük bölge mitingleriyle devam ettireceğimiz bu mücadele sürecinde diyoruz ki, artık biz zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul yapan bu düzeni değiştirmek için mücadele veriyoruz.

“25 Eylül’de İstanbul’da miting yapacağız”

Asla teslim olmayacağız. Teslim olmak asla yok. Bu işsizliğe, gençlerimizin işsizlikle geleceğinin karartılmasına teslim olmayacağız. Bu açlık sınırının altındaki asgari ücrete teslim olmayacağız. Ülkenin bir asgari ücretliler ülkesi hâline getirilmesine teslim olmayacağız. Emeklilerin açlıkla yüz yüze bırakılmasına teslim olmayacağız. Sendikasızlığa, sendikal haklarımızın kullanımının önündeki engellere teslim olmayacağız. Emeğimize, ekmeğimize ve memleketimize sahip çıkacağız. Eşitlik, özgürlük, adalet, barış ve kardeşlik temelinde, demokrasinin bütün kurum ve kurallarıyla işlediği, ürettiğimiz değerin hakça paylaşıldığı bir ülke için, biz bunun adına emeğin Türkiye’si diyoruz, emeğin Türkiye’si için sesimizi, soluğumuzu daha da yükseltecek ve alanlarda, meydanlarda buluşmaya ve bu süreçteki bütün mücadele hedeflerimizi büyütmeye kararlıyız. İlk bölge mitingimizi 13 Eylül günü Mersin’de yapacağız. Antalya’dan Adana’ya, deprem bölgesi Hatay’dan Antep’e kadar Akdeniz bölgesindeki bütün illerden DİSK’lilerle, sınıf kardeşlerimizle 13 Eylül günü Mersin’de büyük bir mitingde buluşacağız. Ardından 20 Eylül’de İzmir’de Ege Bölge mitingimizi yapacağız. 25 Eylül’de İstanbul’da büyük bir bölge mitingi yapacağız. Böylelikle mücadele sürecimizi Ankara’ya kadar taşıyacağımız ve bu iradeyi hep birlikte büyüteceğimiz yeni bir dönemin başlangıcında tekrar DİSK adına hepinizi sevgiyle, saygıyla, coşkuyla ve umutla selamlıyorum.”