HABER: DUYGU NİL ÖZER-GÜLARA SUBAŞI-İLEYDA ÖZMEN / KAMERA: BERKİN GÜLSOY-CEMAL BERK AYTEKİN- GURBETELLİ YALÇIN
(ANKARA) - CHP Genel Başkanı Özgür Özel, ''İktidara yürüyen parti, eski ezberlerle muhalefet yapmaz, yapamaz. İktidara yürüyen parti demek, bir yandan vatandaşı harekete geçirmek, bir yandan iktidarı müzakereye mecbur bırakmaktır. Bir vizyon önermeye, yeni bir gelecek önermeye görevli olan parti, iktidara aday olan partidir. ‘İktidar başarısız olursa geliriz, biz iktidar oluruz’ diye beklersek daha çok bekleriz'' dedi.
CHP'nin "İkinci Yüzyıl Değişim Kurultayı" başlıklı tüzük kurultayı Ankara'da başladı. CHP'nin 20'nci Olağanüstü Kurultayı'nın açış konuşmasını CHP Genel Başkanı Özgür Özel yaptı. Özel'in konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
"Yerel seçimler yaklaşırken moralimizi bozmak isteyen oldu ama sözüm bu meclisten dışarıya ‘kendilerine kariyer hesabı yapanlara heves edenler’ oldu. Bu çabalara, klavye şövalyelerini o çukurda bıraktık ve yolumuza baktık. Önümüzde iki risk vardı; iktidarın CHP ile kavga etme, gerilme ve kutuplaşma siyasetini bir taktik ve strateji olarak hep bereber gördük. Bunlara karşı kulak asmadık. Dedik ki 'sizinle kavga etmeyeceğiz'. Bir kavga edeceksek emekli için, emekçi için, çiftçiler, esnaflar için, öğrenciler, gençler için, yoksullar için edeceğiz. Ama sizin suni gündeminizin peşine takılmayacak, bu seçimi yerel seçim olmaktan çıkarmayacak, bu seçimde birbirinden kıymetli belediye başkan adaylarımızın kendilerini ifade etmelerinin gölgelenmesine asla izin vermeyecek burada bir kavgaya girişip de yerelde bir kutuplaşma yaratarak son derece liyakatli ve yetenekli belediye başkan adaylarımızın sizinkilerle kantara çıkmasından duyduğunuz endişeyi görmezden gelmeyeceğiz dedik. Asla ve asla onların suni gündemlerinin peşine takılmadık, hakaretlerini duymadık. Haketseler dahi cevaplarını vermedik.
"Gururla söylüyorum ki; CHP, Türkiye'nin birinci partisidir"
İkinci tehlike ise eski dostlarımızın benzer yaklaşımları oldu. Öyle şeyler duyduk ki aslında oluşturmaya çalıştığımız ittifak siyasetinin ve özellikle Türkiye İttifakı'nın temellerini bombalamaya yönelikti. 'Canınız sağ olsun' dedik başka hiçbir şey söylemedik. Partimiz son üç seçime ittifakla gitti. 2024'ün de ittifaksız kazanılamayacağına inanan çoktu. İttifakı reddeden parti olmadığımız gibi ittifak arayışlarıyla ilgili üzerimize ne düşüyorsa yaptık. Ama sırf ittifak yapmak için olmayacak tavizler vermedik, olmayacak tekliflere evet demedik. Bu milletin hakkını kimseye yedirmedik. Biz ittifakın partilerle değil, milletin kendisiyle yapılması gerektiğini gördük. Bu zorlamanın sonuç almayacağını gördük. O yüzden milletin kendisiyle yapılacak bir ittifakın çok daha kıymetli olduğuna inandık, seçmenlerimizi de inandırdık. Ön seçim talep eden hiçbir örgütümüzü geri çevirmedik, 199 noktada ön seçim yaptık. 106 mitingde sadece halkın gündemini konuştuk. Son üç seçimden daha yüksek bir oy oranına ulaştık. Bugün şunu gururla söylüyorum ki; CHP, Türkiye'nin birinci partisidir.
"Biz yerel seçimleri sokağın sesini duyarak kazandık"
Milletimiz bizlere ağır bir sorumluluk yükledi, tarihi bir kredi açtı. Bu kredi bir yatırım kredisidir. Seçmen CHP'nin geleceğine yatırım yapmıştır. Seçmen, bir çok ülkeden büyük şehirlerimizin ekonomisini emanet etmiş, 'yönettiniz memnunuz, yeniden yönetiniz' demiştir. Bu yüzden bizim 412 kıymetli belediye başkanımızın elindeki anahtar ne belediyenin kapısının, ne kasasının, ne şehrin altın anahtarıdır. Ellerindeki anahtar Cumhuriyet'in ikinci yüzyılında partimizi taşıyacak anahtardır, onlara inanıyoruz, güveniyoruz. Biz yerel seçimleri sokağın sesini duyarak kazandık. 355 bin tekil anketle adaylarımızı belirledik, 255 bin anketle adayları sahada takip ettik. Yüzde 1'in altında ayrılan ölçme değerlendirme bütçesini bu seçimde yüzde 20'ye yakın bir rakamla kullandık. Bu seçimde aday gösterilmediği halde ertesi sabah seçim bütçesini aday gösterilen arkadaşına teslim edenle, giydirdiği aracını sökerek kendi kişisel aracıyla kampanya yapanlar oldu. Partiyi cumhuriyetin 100. yılında bütün demokratlar sahiplenmişken muhafazakarlarla, Kürtlerle, sosyal demokratlar ele ele bir başarıya giderken kendi kişisel zaferi için adaylaşanlar ise adaylaştıkları yerde kalsınlar. 31 Mart'tan sonra da bu siyasete devam etmeliydik. Biz artık iktidarından kaygı duyulmayan, milletin hakkının yegane savunusu, kazanımlarının güvencesi, iktidarın da en güçlü seçeneğiydik. Her adımımızı buna göre attık. Siyaset, sokağın sesini duyma sanatıdır. Biz bu sesi duyduk; 'toplumu bölmeyin, artık bizi germeyin, benim dertlerimi çözmek için çalışın, birbirinizle kapışmayın.' Biz bu mesajı pusulamız saydık. Artık kısır kavgalar, şahsi meseler geride kaldı. Normalleşme dediğimiz sürece önce birileri 'yumuşama' dediler. Halkın bu sürece olan teveccühü ortaya çıkmaya devem ediyor. Siyaset yıllardır normalinden saptığı için milletin sıkıntıları çözümsüz kalmıştır. 'Oyu bana vereceksin vatanı böldürecekler, ezanı dindirecekler' diyenleri al bayraklı Türkiye İttifakı ile savunarak ne milliyetçiliğimizi ne başka bir değerimizi bu sonradan görmelere sorgulatmıyoruz.
''Yaptığımız görüşme ne AK Parti ile ittifak görüşmesi ne Cumhur İttifakı’na iltihak görüşmesidir”
Ancak bu süre içerisinde, iktidar tarafından ilk başlarda olumlu birkaç adım atılmaya çalışılsa da normalleşmiş bir Türkiye’de kendisine yer olmadığını düşünenlerin saldırıları, süreci belli noktalarda aksaklıklara, akamete, sıkıntıya uğratmıştır. Yaptığımız görüşme ne AK Parti ile ittifak görüşmesi ne Cumhur İttifakı’na iltihak görüşmesidir. Yapılan görüşmeler milletin derdini, tasasını ifade etme, çözüm önerilerini sunma, bu müzakereden sonuç alınamazsa mücadele etme ve millete bunu açıkça gösterme sürecidir. Bunun dışında bir tutum içinde ne biz oluruz ne de siyasi rakiplerimizin böyle bir olduğunu da düşünmüyorum. Ama çeşitli toplantılarda bu ülkenin yeni bir anayasaya ihtiyacı var diyenlere, ‘Evet var. Mevcut Anayasa’ya uayrsanız yeni Anayasa’yı konuşabilirsiniz ama daha bundan altı yıl önce yapısı gereği her doğana yapılması gerekirken Erdoğan'a yapılmış bir Anayasa’ya bugün Erdoğan bile uyumuyorsa şimdi yeni bir anayasa konuşmanın değil, o yeni anayasayı yapacak yeni bir Meclis ve ona güçlü irade koyacak, kuvvetler ayrılığına inanan, birbirinin işine karışmayan güçlü bir yönetici iradeye ihtiyaç var. Onun da zamanı CHP iktidarıdır’ demekten de geri durmadık.
''Bir sihirli değnek bu iktidarın başına değerse CHP yeni anayasa söylemine kulak kabartabilir”
Yine de burada tarihsel tutarlılık açısından şunu ifade ederim ki yarın bir sihirli değnek bu iktidarın başına değerse, yarın sabahtan itibaren bütün AİHM kararlarına uyarlarsa, AYM kararlarına uyarlarsa, kuvvetler ayrılığını, başta yürütmenin Meclis üzerindeki tahakkümünü ve yürütmenin yargı üzerindeki tahakkümünü ortadan kaldırırlarsa, bu konuda geçmişteki hatalarını telafi eder, yeni yanlışlar yapmazlarsa o zaman CHP, yeni bir anayasa söylemine bir kez daha kulak kabartabilir. Ama Gezi tutukluları içeride yatıyorken, AİHM’in binlerce kararı uygulanmıyorken, Meclis’te ne el kaldıracağına iktidar grubu, grup başkanvekilinden grup başkan vekili, saraydaki üst vekilinden talimat alarak hareket ediyorsa, çıkarılan her bir kanun bakanlıkları bırakın, sarayın odalarında, kurullarında konuşuluyorsa burada ne demokrasiden ne Anayasa'dan ne de yeni bir anayasa yapmaktan bahsedilemez. Biz milletin verdiği sorumluluğun gereğini yaptık. Ancak bu süre içinde, olumlu birkaç adımdan sonra bir baktık ki 1 Mayıs’ta yeniden Taksim’i kapattılar. Taksim'i, 1 Mayıs'ta işçilere kapattılar, AYM’nin kapı gibi kararına rağmen. AYM kararına rağmen Can Atalay’ı içeride tutmaya devam ettiler. Asgari ücrete zam yapmadılar, emekliye hakkını vermediler. Çiftçileri maliyetin altındaki taban fiyatlara mahkûm ettiler. Halkın iradesini yok sayan kayyum politikasını ısrarla sürdürdüler. Atanmayan öğretmen sorunundan müfredata kadar, hayvan hakları yasasından depremzedelerin sıkıntılarına kadar tüm konularda, kendi bildiklerini okumaya, yanlışta ısrar etmeye devam ettiler. Milletin beklentilerini, kendi ittifaklarının iç çekişmelerine kurban ettiler. ‘Türkiye’de anormal bir şey yoktur’ diyecek kadar çıldırdılar ve birbirlerini hizaya sokmak için bu cümleyi kullandılar. Bunların kendilerine de Türkiye’ye de hiçbir faydası olmadığını görmediler. ‘Normalleşme CHP’ye yarıyor’ kaygısına kapılıp şimdi sertleşmek, kavga etmek yani eski Türkiyelerine dönmek istiyorlar. Kusura bakmasınlar, eski Türkiye artık geride kalmıştır. Biz ne yaptıklarını görüyoruz ve bu oyuna gelmeyeceğiz. Biz cesaret isteyen bu doğru yolda yürümeye devam edeceğiz.
''Partinin yeniden geriye düşürülmesine asla izin vermeyeceğiz''
Bizi bu süreçte en çok üzen ise toplumun satın aldığı, bize oy vermeye eli gitmeyenlerin önyargılarının kırıldığı, Cumhur İttifakı’nı iç çekişmelerle götüren bu süreç üzerinden aldığımız haksız eleştiriler oldu. O eleştirileri yapanlar, kısır kavgaların fayda getireceğine inananıyorlarsa yanlıştır. Kutuplaşmanın konforuna kapılıyorlarsa haksızlıktır. Belki bilmeden, istemeden iktidara can suyu verecek bir sürece alet oluyorlarsa dikkatli olmalıdırlar. Çünkü bu partinin bir lideri, bir yönetimi, yönetimiyle birlikte 81 ilinde ve tüm ilçelerinde eşgüdüm halinde olan güçlü bir örgütü ve iktidar olmaya yönelik verilmiş bir kararı vardır. Twitter'dan, sosyal medyadan, çeşitli mecralardan bu sürecin baltalanmasına, partinin yeniden geriye düşürülmesine asla izin vermeyeceğiz. Kavga ve kutuplaşma bu iktidarın son çaresidir. İstemeden bu oyuna alet olanlara bir şey demiyorum ama bilerek isteyerek bunu yapmak, partiye kötülüktür, bundan uzak durmalarını temenni ediyorum. Çünkü yapmamız gereken, toplumla birleşe birleşe iktidara yürümektir. Yolumuz, iktidar yoludur. Bu yolda hep birlikte kararlılıkla ve sabırla yürüyoruz.
''Yerel seçimlerden sonra, bu ülkede daha önce görülmemiş bir şeyi yaptık''
‘Müzakere ve mücadele ediyoruz’ dedik. Bu süreci zaman zaman bir mücadele yoksunluğuna bağlayanlar oldu. Ancak biz yerel seçimlerden sonra, bu ülkede daha önce görülmemiş bir şeyi yaptık. İstanbul’da Eğitim Mitingi ile başladık. Ankara’da 10 bin lirayla geçinemeyen yüz binin üzerinde emeklimizle kucaklaştık. Ankara'daki Emekli Mitingi’ni, Kocaeli Gebze’deki Emekçi Mitingimiz takip etti. Ankara'da meydanda emekliler vardı, bütün Türkiye gördü. Birtakım yandaş basının kameramanlarının, fotoğraflarının ‘CHP'li gençleri çekeceğim, mitingi boşa düşüreceğim’ umudu, meydanda 120 bin kere boşa düştü. Çünkü 120 bin emeklimiz o meydandaydı. Gebze'de emekçiler, işçiler meydanları doldurmuştu. Meydanları dolduran DİSK’in Türk-İş’in ve HAK-İŞ’in örgütlü sendikalarına ve üyelerine o gün eylemi yapan partinin siyasi kimliğinden bağımsız, hak arayışına destek verenlere destek olmaya geldikleri için ayrıca teşekkür ediyorum. Ayrıca Rize'de, Sayın Erdoğan'ın memleketinde çayfiyatı açıklandığında büyük bir infial oluştu. 19 lira maliyeti olan çaya, 17 lira verdiler. Oraya gitmeye ben karar vermedim. Artvin’den Sakarya’ya kadar yedi il başkanımız, ıslak imzasıyla Rize’de Çay Mitingi istediler. Gittik, hiçbir siyasinin dolduramadığı bir meydanı tıka basa doldurduk.
'''İktidar başarısız olursa geliriz, biz iktidar oluruz' diye beklersek daha çok bekleriz''
Ardından buğday fiyatı açıklandı. 8,25’lik fiyat, 9,25 oldu. İflasa, icraya sürüklendiler. Adana'da Zeydan Başkanı ziyaretimiz, Adana çiftçilerinin bunu mitinge dönüştürmesine vesile oldu. Ardından Hayrabolu’dan aldığımız davetle on binlerce çiftçiyle birlikte yüzlerce traktörle onların sesini duyurduk. Giresun’da fındık, Gaziantep’te fıstık, memleketim Manisa’da Tarım Mitingi yaptık. Sadece iktidarı eleştirmedik, çözümlerimizi tek tek sıraladık. Çünkü iktidara yürüyen parti demek, tüm sorunları doğru tespit eden ve doğru çözümleri üreten parti demektir. Biz iktidarın tek ve en güçlü seçeneğiyiz. İktidara yürüyen parti, eski ezberlerle muhalefet yapmaz, yapamaz. İktidara yürüyen parti demek, bir yandan vatandaşı harekete geçirmek, bir yandan iktidarı müzakereye mecbur bırakmaktır. Bir vizyon önermeye, yeni bir gelecek önermeye görevli olan parti, iktidara aday olan partidir. ‘İktidar başarısız olursa geliriz, biz iktidar oluruz’ diye beklersek daha çok bekleriz.
“Değişimi kişilerin, kurulların değişiminden ibaret görmemeliyiz”
Bunun için CHP, bugün burada, İkinci Yüzyıl Değişim Kurultayımıza tüzüğümüzü değiştirmek, iktidar programımızın yazımını güçlü bir şekilde başlatmak üzere toplanmıştır. 10 ay önceki kurultayımızda bir değişim yaşandı ancak o kurultayda da ifade etmiştim, değişimi kişilere idirgeyecek olursak bu hem haksızlıktır hem vefasızlıktır. O yüzden değişimi kişilerin, kurulların değişiminden ibaret görmemeliyiz, görmedik, görmeyeceğiz. ‘Bu değişimin altını doldurmamız gerekiyor’ demiştik. Yerel seçimlerde partinin yönetim mimarisi, partideki yönetim anlayışında yaptığımız değişiklikler bakidir, mevcuttur, korunacaktır, yazılacaktır. Ancak bugün değişimin altını doldurmak için tam anlamıyla hem tüzüğümüzü hem programımızı ele alacağımız, tüm görüşlere açık olacağımız, demokrasiyi, özgüveni merkeze oturtacağımız, bilimselliğe, sıkı sıkıya sarılacağımız, dünyayı göreceğimiz, Türkiye'yi gezip dinleyeceğimiz bir süreci hep birlikte olgunlaştırmak durumundayız. Biz de bu kurultayı bu maksatla, bu anlayışla 4 Eylül günü Sivas’a o büyük tarihi referansı yaparak ve 9 Eylül günü kuruluş yıl dönümümüze kadar zengin bir içerikle ve sizlerin katkılarıyla hep söylediğimiz, hep özlediğimiz kavganın, tartışmanın değil; konuşmanın, anlaşmanın, birlikte üretmenin ve doğruya birlikte ulaşmanın umuduyla gerçekleştirdik. Haziruna baktığımda da bu umutlarımızın boşa çıkmadığını memnuniyetle teyit ediyorum.
''Hak verdik ancak büyük haksızlığa uğradık''
Ondan önceki kurultayımızda bir tüzük değişikliği teklifi vardı. Daha doğrusu, kasım ayının sonunda bir tüzük kurultayı yapılacağı, Sayın Genel Başkanımız tarafından ifade edilmişti. Ben de o tüzük kurultayını yapacağımızı, hem Sayın Genel Başkanımızın önerilerini sahiplendiğimizi hem de kendi önerilerimizi içine derç ederek değişikliği kasım ayının sonunda gerçekleştireceğimize söz vermiştik. Lakin kurultayın ertesi günü gittiğimde, partinin değerli avukatlarını çağırdığımda böyle bir tüzük kurultayının o tarihte yapılmasının hukuken olanaklı olmadığını öğrendim. Bir PM kararı alınmamış, bu karar gazetede yayınlanmamış ve ilan edilmemişti. Bu durumu daha önceki yöneticilerimize danıştığımda, bunu teyit ettiler ve eğer bir karar alınacaksa bunu yeni yönetimin yetkisine bırakmak için tercih ettiklerini söylediler. Hak verdik ancak büyük haksızlığa uğradık. Çünkü tüzük kurultayı yapmaya verilmiş bir söz ama yapmaya bir olanaksızlık vardı. PM’yi hemen toplayıp, bir karar alıp, en kısa sürede işlemleri tamamlayıp, ilanı yayınlasak aralık ayının ortasını geçen günlerde bir tüzük kurultayı yapmak ancak mümkün olabiliyordu.
''Kurultayda verilen söz, bugün tutulmaktadır''
Bu durumda il başkanlarımıza İstanbul, İzmir, Ankara İl Başkanlığımızdan başlayarak kurduğumuz bir telefon trafiği, bir olağanüstü il başkanları toplantısını zarürü gördü. O toplantıyı gerçekleştirdik. 81 il başkanımız, oy birliğiyle şunu söylediler: ‘Bu kurultayın sözünü siz verdiniz. Biz erteliyoruz. Çünkü dediğiniz gün yapılamıyor. Başka partiler aday belirlerken, sahaya çıkarken, kampanya yaparken CHP kendi içine dönüp tüzük yaparsa bunu seçmene anlatamayız ve telafi edilemeyecek zararlara uğrarız. Kendilerinin verdiği bu kararı, PM’yi olağanüstü toplantıya çağırdım, götürdüm. PM tarafından da benimsendi. Ancak o gün söz verdik. Dedik ki ‘4 Eylül’de başlayan, 9 Eylül'de biten hem tüzüğü tartışacağımız hem program değişimini başlatacağımız bir büyük değişimi 4-9 Eylül 2024 günü gerçekleştirmek üzere tüzük kurultayımızı o tarihte toplayacağız.’ Kurultayda verilen söz, bugün tutulmaktadır. Bugün buraya bunun için toplandık."
(SÜRECEK)