(ANKARA) - CHP'de tüzük değişikliklerinin ardından, 20'nci Olağanüstü Kurultayı partinin program çalışmalarıyla devam ediyor. Kurultayın ikinci gününün açılış konuşmasını yapan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, yine erken seçim çağrısında bulundu ve "Eğer cesaretiniz varsa kararı bugünden alalım ya da sekiz ay sonra alalım gelecek sene kasım ayında seçim yapmaya, bizim karşımıza çıkmaya, bu millete' gel bakalım seni kim yönetsin, son kararını ver' demeye varsanız, CHP buradadır. O seçime girecektir. Bugünden sonra bu sorumuza verilmeyen her yanıt ya da efendim 'seçimsiz bir beş yıl, seçimsiz bir dört yıl' diyen milletten kaçıyordur" dedi.
CHP'de tüzük değişikliklerinin ardından, "İkinci Yüzyıl Değişim Kurultayı "ATO Congressium'da partinin program çalışmalarıyla devam ediyor. İkinci gün açılış konuşmasını yapan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, şöyle konuştu:
"Öncelikle burada kürsüye doğru ben gelirken çalan, dün çalan, CHP geleceğin güvencesi diye başlayan ve hepimizin ilk kez dün dinlediği Türkiye’nin birinci partisi olduğuna, hem tarihsel olarak birinci partisi olduğumuza, hem de son seçimlerin ve bugünün birinci partisi olduğumuza vurgu yapan bu güzel eser için sevgili Ali Altay ki şarkının adı 'Baba Ocağı', Ali Altay’a ve ekibine çok teşekkür ediyorum. Seçim akşamı baba ocağı vurgusundan etkilendiğini, bu şarkıyı mırıldandığını, ardından da bu şarkıyı CHP’ye armağan etmek istediğini söylediler. Kendisine yürekten teşekkür ediyorum. Dün burada partimizi daha ileriye taşıyacak fikirlerin tartışıldığı, yeri gelince eleştirilerin yapıldığı ama tam bir demokratik olgunlukla, Türkiye’ye demokrasi vaat edenlerin kendi belgelerini nasıl demokratikleştirirken bu sırada nasıl müzakereleri usulüne uygun, nezakete uygun yapacaklarının en iyi örneğini gösterdiniz. Dün buradaki müzakerelerin başta TBMM olmak üzere nerede bir müzakere yürütülüyorsa, bütün meclislere örnek olmasını dileyerek başlamak isterim.
Partimizin ikinci yüzyılın ilk genel seçimlerine doğru her geçen gün bugün dünden bir gün daha yakınız, yarın bir gün daha yakın olacağız. Şüphesiz herkes parti 31 Mart tarihinde birinci parti oldu. Artık iktidar bizim hakkımız. Bir an önce seçimler olsun, bu iktidar değişsin istiyor. Baktığınızda 12 bin 500 liraya geçinmek zorunda olan bir emeklinin, 17 bin liraya aile geçindirmek zorunda olan bir asgari ücretlinin, dün hep konuştuk. Çiftçilerin, esnafların, atanmayan öğretmenlerin, toplumun dertli tüm kesimlerinin, en çok da işsizlerinin ve gelecekten umutsuz gençlerinin bir seçim istemeleri, bir erken seçim istemeleri kadar doğal bir şey yok. 31 Mart seçimlerinden önce çıktığımız meydanlarda şunu söyledik; AK Partililer, MHP’liler bu bir genel seçim değil. Dünkü konuşmamda bunu ifade etmiştim; AK Parti’nin tek çıkar yolu vardı. Mansur Yavaş’ın, Ekrem İmamoğlu’nun karşısına, çok kıymetli belediye başkanlarımızın karşısına çıkaracak aday bulamadılar. Çıkardıkları adayın da tutmadığını, o şehre bir heyecan katmadığını, o şehrin geleceğine bir vizyon katmayacağını gördüler. O yüzden kutuplaşmak, gerilim yaratmak istediler. Bütün süreci bunun üzerinden tarih ettiler. Bu süreçte CHP, AK Partili ve MHP’li başta olmak üzere CHP’li olmayan tüm seçmenlere geçmişte ittifak yaptığımız ama partilerinin yöneticilerinin bu kez ittifak yapmayıp, adeta CHP’yi kaybettirme refleksine büründükleri süreçte, bizim yapmamız gereken meselenin kendisi Türkiye’ye kendimizi doğru anlatmak, bütün Türkiye’yi kucaklamak, hep birlikte bir yola çıkmaktı. Tüm seçmenlere şunu dedik; bizim adaylarımız yerel seçim adayı. Bizim adaylarımız belediye başkan adayları. Görev vereceksiniz. Size yaptıkları hizmetleri devam ettirecekler. Ya da çok özlediğiniz o güzel hizmetler artık sizin kentinize de gelecek. Bu bir genel seçim değil. Bunu bir genel seçim havasına sokmasınlar. Vereceğiniz oy bir genel seçim oyu değil yerel seçim oyudur. Siz derdinizi de duyuracaksınız, buradaki oyunuz bir sarı karttır. Kırmızı kart değildir. Biz bunu istismar etmeyeceğiz. Güvenerek bize oy verebilirsiniz dedik. Seçim akşamı yüzde 38’lik bir sonuçla büyük bir başarıyı elde ettiğimizde orada 10 ay önce altı parti yüzde 25 aldığımız bir noktadan, yüzde 38’e tek başımıza gittiğimizi söylesek, herhalde bize oy veren seçmen de ‘Elim kırılsaydı da bugünü görmeseydim’ hissiyatı yaratırdı. Bir gün önce oyu verin, bu partiye değil adaya, bu ülkeye değil kente verilmiş bir oydur. Ayrıca tepkinizi göstereceksiniz ama iktidar değiştirmeyeceksiniz demiştik. Elbette yüzde 38 alınca hepimiz isteriz ki bu oyla bir erken seçim çağrısı yapalım ama o zaman kazandığımız gönülleri kırmak, güvenenleri pişman etmek tehlikesi vardı. O gece dedim ki bu seçim sonuçlarını araçsallaştırarak bir erken seçim talebinde bulunmayacağız. Ama dedim, bu ülkenin sorunları var. Emeklisi, emekçisi, esnafı, çiftçisi, işsizi çare bekliyor. Bu sorunları çözün dedik. Takipçiniz olacağız dedik. Sarı kartı gördünüz dedik. Aksi takdirde bu millet kırmızı kartı da göstermesini bilir dedik. O günden sonra bizden bir erken seçim çağrısı bekleyen bazı çevreler bundan rahatsızlık duydu. Ama ben kurduğumuz ilişkinin seçmenle çok sağlıklı olduğunu hem sahadaki il başkanlarından, ilçe başkanlarından, belediye başkanlarımızdan her görüşmemizde teyit ediyorum. Ama bir gerçek var. Biz 31 Mart’ta aldığımız oyu gösterip hadi erken seçim demeyeceğiz dedik. Ama şunu da söyledik; geçim olmazsa seçim olur dedik. O günden bugüne AK Parti ne yaptı diye bakarsanız, verdiği hiçbir sözü tutmadı. Umut verenlerin umutlarını boşa çıkardı. Kendisine oy verenleri dahi pişman etti. Oy vermeyenlerin ise bize kullandıkları oydan bir pişmanlığının olmadığı yapılan bütün araştırmalarda görülüyor.
"Bu şartlar bize adım adım artık bir sandığı getirecektir"
O zaman döndük ve baktık. 10 bin liralık emekli maaşı 25 kilo kıyma alırken, bugün 12 bin 500 liralık emekli maaşı 20 kilo kıyma alıyorsa. Yılda dört kez zam yapmalıyız asgari ücrete diyenler, oyu aldıkları asgari ücretliye yılda ara zammı bile vermeyip, ocakta verdiği zamla bugüne kadar onları geçinmeye zorluyorsa, Ocaktaki 17 bin lira bugün 11 bin liraya, o günkü denk geliyorsa. Tarımda taban fiyatı açıklanan her ürünü üreten isyan edip, yollara dökülüp, yollara ürünlerini döküp, sütünü döküp, buğdayını, fıstığını döküp, çayını yakıp isyan ediyorsa. İşsiz gençlerin umutsuzluğu kat be kat artıyorsa bu meseleyi 31 Mart’taki söylemimiz, o oyu fırsat bilip erken seçim istemeyiz dememizle aynı kefeye kimse koymasın. Biz son 5 ayda 9 tematik miting yaptık. 10 miting gerçekleştirdik. Türkiye’nin dört bir yanında. Her mitingimiz daha kalabalık. Her biri daha coşkulu ve tematik mitinglerde katılan her kitle bir önceki günden daha tepkili durumdadır. Bu durumda bizim CHP olarak geçim olmazsa seçim olur dememiz boşa laf değildir. Erken seçim konusunda toplumda seçimin ertesi günü yüzde 25’lerde olan beklenti dün ve evvelki gün gelen iki saygın anket şirketinin sonuçlarında yüzde 50’lileri geçmiştir. Bu şartlar bize adım adım artık bir sandığı getirecektir. Bu konuda CHP'’in iradesi tamdır. Tüm hazırlıkları da tam olmalıdır.
''Sonuç değişmeyecektir. CHP, Türkiye’nin birinci partisi''
Geçtiğimiz günlerde ifade etmiştim; Anayasa’ya göre, bize kalırsa geçen dönem Sayın Erdoğan kendiliğinden bir kez daha aday olamazdı. Ancak Meclis’in kararıyla olabilirdi ama YKS’ya yapılan başvuruda, YSK açıkça geçen adaylığı ikinci adaylık kabul etti. YSK’nın o kararı çerçevesinde bugün eğer bir erken seçim olmazsa Erdoğan bir daha aday olamaz. Bir erken seçim olursa Anayasa’ya göre son bir kez aday olabilir. Bir kere şunu söyleyelim; bizim öyle seçimlere üç ay kala, beş ay kala, milletin canını oku, 4,5 sene yoksul bırak, aç bırak, işsiz bırak, zulmet, hapiste tut altı ay kalmış, sekiz ay, bir sene kalmış 'hadi seçimleri yenileyelim.' Biz orada yokuz. Bu konuda akıllarda bir şüphe varsa. Net olarak söylüyoruz. Ama bu milletin beş yıl dayanacak gücü olmadığı gibi bizim de iktidarı dört yıl daha bekleyecek sabrımız yoktur. Bu gücümüzle, bu dinamizmimizle, bu örgütsel birlikteliğimizle birlikte millet artık CHP’nin iktidar olmasını beklemektedir. Bunun için biz şunu söylüyoruz; gelecek sene kasım ayı Erdoğan’ın beş yıllık bu döneminin tam ortasıdır. İnat eder, millet aç, sefil, yoksul ve işsizken 2,5 yıl daha durursa, asla bir daha aday olamaz. Ama 2,5 yılı geçirmeden, 'ben kendime güveniyorum, çıkarım' derse biz Meclis’te gelecek sene kasım ayına kadar seçimleri yenilemeye, erken seçim yapmaya, bu milletin karşısına çıkmaya ve bu 22 yıllık yoksullaştıran, güvencesizleştiren, mutsuzlaştıran, özgürlükleri elden alan ve gençlerin bu ülkede yaşama iradesini bile ortadan kaldıran bu yönetime son vermeye hazırız. Bunun için de diyoruz ki eğer varsanız, eğer cesaretiniz varsa kararı bugünden alalım ya da sekiz ay sonra alalım gelecek sene kasım ayında seçim yapmaya, bizim karşımıza çıkmaya, bu millete gel bakalım seni kim yönetsin, son kararını ver demeye varsanız, CHP buradadır. O seçime girecektir. Sonuç değişmeyecektir. CHP, Türkiye’nin birinci partisi.
"CHP ikinci yüzyılda daha fazla bu ülkeyi Adalet ve Kalkınma Parti’nin insafına bırakmaya hiç niyetli değildir"
Bugünden sonra bu sorumuza verilmeyen her yanıt ya da efendim seçimsiz bir beş yıl, seçimsiz bir dört yıl diyen milletten kaçıyordur. Yaptığına güveni olan, kendisine güveni olan, adaylığına güveni olan karşımıza çıkar. CHP ikinci yüzyılda daha fazla bu ülkeyi Adalet ve Kalkınma Parti’nin insafına, Cumhur İttifakının kaprisli kavgalarına, birbirine arkadan çelme çakan, önünden kuyu kazan yaklaşımları ile devleti bunların elinde bırakmaya hiç niyetli değildir. Bunu bütün Türkiye böyle bilsin. Son olarak birazdan burada Sayın Genel Sekreterimizin, partinin kurumsallaşmasına, kurumsal mimarayie, yönetime çok emeği olan, yeni dönem dijitalleşmenin hem siyasete hem de yönetime katkıları konusunda emek sarf eden Genel Sekreterimizin bir sunumunu, ardından da yerel yönetimlerde iki gözbebeğimiz ve Türkiye’nin yereli bu kadar iyi yönetenler, ülkeyi de yönetebilirler dedirten partimiz adına iki belediye başkanımızın sunuşlarını izleyeceğiz. Sonra da yeni nesil toplantılarla partimizin programını nasıl değiştireceğimizin yol haritasını hep birlikte belirleyeceğiz. Bu program çok kıymetli bir program. 2007 yılında hazırlandı. Bu program hazırlandığında Türk Eczacıları Birliği Genel Sekreteriydim. Bir telefonla ilaç ve eczacılıkta ne yazalım dediler, o gün hakim olduğum konuya bir paragraf yazdım. Hala daha burada duruyor. Baktım, son derece güzel ama o günün metni. Bu programda hiçbir cümlesi ile sorunumuz olmayan ama yaklaşık 20 yıl öncenin metinleri var. Taşıyabiliriz. Ama bugünün metinlerine, bugünün vizyonuna, bugünün gelecek tahayyüllerine, bugünü görmeye, yarına bu ülkeyi nasıl yöneteceğimizi söylemeye çok ihtiyacımız var. Bunun için bugün CHP olarak dün kurultayımızın içe dönük kısmını, yani partiyi nasıl yöneteceğimizi ve birbirimizle olan hukuku çok net şekilde, çok demokratik şekilde tarif ettik. Dün en az mutabakat olan maddeye 39 karşı oy çıktı, geri kalan delegelerimiz maddenin lehindeydi. Son oylamada bir karşı oya karşı da tüzüğümüz kabul edildi. Bu süreç CHP açısından artık içerideki tartışmaların, içerideki soru işaretlerinin bertaraf olduğu, partinin bir ve bütün olduğu, partinin içindeki herkesin artık partinin ülkedeki başarısına motive olduğu süreci teyit ediyor. Altına dün bin 300’e yakın imza attık."
(SÜRECEK)