Gündem

CHP İzmir Eğitimden Sorumlu İl Başkan Yardımcısı Bektaş: Milli Eğitim Bakanı artık okul zilinin çocuklarımızın midesinde çaldığını görmelidir

CHP İzmir Milli Eğitimden Sorumlu İl Başkan Yardımcısı Ali Bektaş okulların açılmasıyla birlikte, öğrencilerin yaşadığı beslenme sorununa dikkat çekerek, “Milli Eğitim Bakanı artık okul zilinin çocuklarımızın midesinde çaldığını görmelidir” dedi.

(İZMİR) – CHP İzmir Milli Eğitimden Sorumlu İl Başkan Yardımcısı Ali Bektaş okulların açılmasıyla birlikte, öğrencilerin yaşadığı beslenme sorununa dikkat çekerek, “Milli Eğitim Bakanı artık okul zilinin çocuklarımızın midesinde çaldığını görmelidir” dedi.

CHP İzmir İl Başkanlığı tarafından 2024-2025 eğitim öğretim yılının başlamasıyla birlikte eğitim sisteminin güncel sorunları ve yerel düzeydeki eksikliklere ilişkin basın açıklaması yapıldı.

CHP İzmir Eğitimden Sorumlu İl Başkan Yardımcısı Ali Bektaş, yaptığı açıklamada, öğretmen atamaları, eğitimin dinselleştirilmesi ve öğrencilerin yoksulluğuna değindi.

“Okul yemeği uygulaması yalnızca bir dönem uygulandıktan sonra kaldırılmıştır”

Bektaş öğrencilerin eğitim hayatında yaşadığı sorunlara dikkat çekerken, verilerle konuşarak şunları söyledi:

“Zorunlu eğitim kapsamında, devlet okullarında örgün eğitim içerisinde 15 milyon 887 bin 296 öğrenci vardır. MEB'in bütçesi ise 1 trilyon 92 milyar 129 milyon 668 bin liradır. Okullara her eğitim öğretim yılının başında eğitim öğretime hazırlık amacı ile öğrenci başına en az bin lira bütçe gönderilmelidir. Öğrenci başına bin lira gönderildiği takdirde MEB'in bütçesinin sadece 15,88 milyar lirası yani 1,45’i kullanılmış olacaktır. 22 yıllık AKP iktidarı çocuklarımıza okullarımızda bir öğün yemek verecek bütçeyi dahi ayırmamıştır. Ülke genelinde okul yemeği tüm öğrenciler için temel bir hak ve talep iken, okul öncesi eğitimdeki okul yemeği uygulaması yalnızca bir dönem uygulandıktan sonra kaldırılmıştır.

“Çocukların saatlerini geçirdiği okullarda bir bardak temiz içme suyuna dahi erişimi yoktur”

Okul yemeği programlarının eğitime eşit erişim sağlaması, özellikle dezavantajlı çocukların okula devamlılığını artırması, çocukların sağlığını güçlendirmesi, ailelerin üzerindeki maddi yükü azaltması gibi bu kadar çok faydası varken, her kademede çocuklarımıza en az bir öğün yemek verilmesinin önemi ortadayken, Bakanlık sadece okul öncesiyle sınırlı olan programı bile iptal etti. Çocuklarımıza bir öğün yemek verilemediği gibi, çocukların saatlerini geçirdiği okullarda bir bardak temiz içme suyuna dahi erişimi yoktur. Çocuklarımız sularını evden getirmekte, bittiği takdirde ise kantinden parayla su almak durumunda kalmaktadır. Parası olmayan çocuklarımız ise ya susuz kalmakta ya da musluktan akan suları içmek durumunda kalmaktadır.

“Bu tutar da MEB bütçesinin yüzde 12,3’üne karşılık gelmektedir”

Devlet okullarında örgün eğitim kapsamında 15 milyon 887 bin 296 öğrencimiz bulunmaktadır. Bu öğrencilerin 1 milyon 165 bini taşımalı eğitim kapsamında, 284 bin 34’ü ise yatılı ve pansiyonlu okullarda öğle yemeğine erişebilmektedir. Geriye kalan 14 milyon 438 bin 262 öğrencimize ise okullarda öğle yemeği verilmemektedir. Yatılı ve pansiyonlu okullara öğrenci başına her öğün için yaklaşık 52 lira ödenek gönderilmektedir. Elbette bu tutar yeterli değildir. Ancak bu tutar üzerinden yaptığımız hesaplamaya göre 14 milyon 438 bin 262 öğrencimizin öğle yemeği gideri yıllık 135 milyar 142 milyon yapmaktadır. Bu tutar da MEB bütçesinin yüzde 12,3’üne karşılık gelmektedir. Milli Eğitim Bakanı artık okul zilinin çocuklarımızın midesinde çaldığını görmelidir. Bu önerimize bütçe yok diye karşı çıkanlar olacaktır. Ancak 2024 yılı için Cumhurbaşkanlığına 5,4 milyar bütçe aktarılmıştır. Devleti yönetenler öncelikle kendi konfor alanlarından fedakarlık yapmalı ve çocuklarımızın hakkı olan öğle yemeği için bütçe ayarlamalıdır.

“Yıkılan okullar hala yapılmadı”

Deprem bölgesinde yıkılan okulların yerine yenileri hâlâ yapılamamıştır. Çok sayıda okulda birleştirilmiş okul uygulamasına devam edilmektedir. Deprem bölgesinin dışındaki illerde de çeşitli nedenlerle okul binası kullanılamaz hale gelen ve bu nedenle başka okullarla aynı binada, eksik ders saatleriyle eğitimi sürdürmeye çalışan çok sayıda okul bulunmaktadır. AKP iktidarı okulların fiziki koşullarını iyileştirmek bir yana, yeterli sayıda okul yapmayı bile başaramamıştır.

“Yönetici kadrolar devletin çalışanı değil AKP’nin çalışanı haline getirilmiştir”

22 yıllık AKP dönemi iktidarı genel olarak Cumhuriyetle ve onun ulusal egemenlik anlayışıyla savaş halinde geçmiştir. Laik ve bilimsel eğitimden giderek uzaklaşılmıştır. Yönetici kadrolar devletin çalışanı değil AKP’nin çalışanı haline getirilmiştir. Liyakatsiz kadrolaşma, mevzuat ve program değişiklikleri, protokol ve özel teşviklerle dini tarikatlarla ilişkili vakıf ve derneklerin eğitimin paydaşı yapılması, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın eğitim-öğretim faaliyetlerinin daha fazla içine alınması yoluyla eğitim dinselleştirilmiştir. Tüm kademelerde, tüm paydaşlar için eğitim her geçen gün daha kötüye gitmektedir. Başöğretmenimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk Kurtuluş Savaşı esnasında Maarif Kongresi’ni toplayarak eğitimin ne kadar önemli olduğunu göstermiştir. Bundan 100 yıl önce, savaş günlerinde, koşullar elvermese dahi eğitimin önemine vurgu yapan Atamızın izinde, biz de eğitim sistemimizi bugünden daha iyiye götürmek, 22 yıllık iktidarın açtığı yaraları sarmak için canla başla çalışacağız. Çocuğun ve gencin üstün yararını gözeten, nitelikli, laik, bilimsel, kamusal ve erişilebilir bir eğitim için mücadele etmeye devam edeceğiz.”