HABER: ZEYNEP BOZUKLU / KAMERA: GURBETELLİ YALÇIN

(KASTAMONU) - CHP'nin eğitim alanındaki sorunlara dikkati çekmek için farklı illerde düzenlediği "Eğitim Buluşmaları" devam ediyor. CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, Kastamonu'daki halk buluşmasında; "Türkiye'nin sorunlarının önemli bir kısmı 22 yıllık iktidarın bile isteye yaptığı tercihlerden kaynaklanıyor. Bu işleri doğru zamanda, doğru yerde, doğru şekilde yapmazsan kaybolan yılları geri getirmeniz çok kolay değil. Dolayısıyla eğitim, Türkiye'nin gerçek beka sorunu" dedi.

CHP'nin "Eğitim Maratonu" programı kapsamında farklı illerde düzenlediği "Eğitim Buluşmaları" sürüyor. CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş'ın başkanlığındaki heyet, bu kez de Kastamonu'daydı. Heyet, Kastamonu Üniversitesi Rektörü Ahmet Hamdi Topal'ı, ardından Kastamonu Valisi Meftun Dallı'yı ziyaret etti. Akşam ise Cumhuriyet Meydanı'nda "Eğitim Maratonu Yaz Buluşması" kapsamında düzenlenen halk buluşmasında Kastamonulular ile bir araya gelen Özçağdaş, şunları söyledi:

“Türkiye'nin sorunlarının önemli bir kısmı 22 yıllık iktidarın bile isteye yaptığı tercihlerden kaynaklanıyor. Bu işleri doğru zamanda, doğru yerde, doğru şekilde yapmazsan kaybolan yılları geri getirmeniz çok kolay değil. O nedenle eğitim, Türkiye'nin en önemli sorunu. 1,2 milyon öğretmenimiz var. 20 milyon öğrencimiz var. Yani Yunanistan nüfusundan fazla. Avrupa'nın birçok ülkesinden fazla öğrenci sayımız var. 1 milyon atanmayan öğretmenimiz var. Yani aslında eğitimin içerisinde 22,5 milyon insan ya öğrenci ya da öğretmen... İnanılmaz bir şey. Dolayısıyla eğitim her hanenin içinde var. Dolayısıyla eğitim, Türkiye'nin gerçek beka sorunu. Bunu konuşmalıyız. Bugün burada çocuklar konuşmalı, gençler konuşmalı, anne-babalar konuşmalı. İşin uzmanları, öğretmenler, sendikacılar, akademisyenler konuşmalı. Türkiye'nin konuşmaya ihtiyacı var.

1 milyon kişi atanmayı bekliyor. Resim öğretmeni müziğe, müzik öğretmeni beden eğitimine giriyor. Ata benim evlatlarımı. Madem atamayacaktın ne diye bunları okuttun? 68 bin kişiydi atanmayan öğretmenler. Bugün ise 1milyon kişi. Nasıl geldik buraya? Hesapsız, kitapsız eğitim fakülteleriyle herkese pedagojik formasyon vermekle. Peki bu atanmayan öğretmenler, atanamayan değil, atanmayan öğretmenler bunların ne günahı var? Devlete güvenmişler. Eğitim fakültelerine gitmişler. Ders çalışmışlar.”

“Devlet eliyle çocuk işçi çalıştırıyorlar”

MESEM Programı’na da değinen Özçağdaş, sözlerine şöyle devam etti:

“MESEM’lerde, mesleki eğitimlerde ayda bir kişi ölüyor, bir çocuk ölüyor, 14 yaşında, 15 yaşında. Herkes çocuğuna dönsün baksın. 15 sene saçının teline zarar gelsin ister misin? Çocuk işçi, kaçak işçi. Bunu bir eğitim modeli diye yutturuyor Türkiye'ye. Devlet eliyle çocuk işçi çalıştırıyorlar. Ve o çocuklar dokuzuncu kattan düşüp ölüyorlar. Makinelere kapılıp ölüyorlar. Ve biz sürekli araştırma önergesi veriyoruz. Diyoruz ki, gelin sorunu araştıralım. İstemiyorlar."

“Ben hayal kurmaya mecbur muyum Sayın Vekilim”

Bir katılımcı şunları söyledi:

“Benim de iki çocuğum var. Biz okurken hayat bu kadar zor değildi. Şimdi ben de çocuklarımı okutmak istiyorum ama annemden babamdan daha çok zorlanıyorum. Ben hayal kurmaya mecbur muyum Sayın Vekilim? Ben çocuklarımı kendimden daha iyi daha bilgili, daha kültürlü, daha ekonomik olan insanlar yaparken hayal kurmaya mecbur muyum? Benim çocuklarım yoksa okuduğunda asgari ücretten daha az alan bir yerde herhangi birinin altında çalışan insanlar mı olacak?”

İlkokul 5’e giden bir çocuk ise şöyle konuştu:

“Ben okulumda ve diğer okullarda yabancı dilin çok verimsiz olduğunu ve daha çok arttırılması gerektiğini düşünüyorum. Ailem beni özel bir yabancı dil kursuna gönderiyor.  Ancak diğer maddi durumu el vermeyen arkadaşlarım için gerçekten üzülüyorum. Onların da gitmesi gerektiğini ve hakkı olduğunu düşünüyorum. Ben ileride yurt dışına gitmek istediğimde, orada okumak istediğimde, oraya bir seyahate gittiğimde yabancı dil bilmem gerektiğini ve orada yabancılık çekmemem gerektiğini düşünüyorum.”

Anaokulu sahibi olan Sibel Manık da şu ifadeleri kullandı:

“Türkiye'de anaokullarını iki ayrı bakanlığın işletmesinden muzdaribim. Ben Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlıyken, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı olan kreşler var. Bundan 11 yıl önce okulu açarken hangi kuruma bağlı olacaksın diye sordular bana. ‘Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nda işler çok kolay yürüyor Sibel’ dediler. Hayır ben eğitimciyim, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olacağım diye direttim. Ama çok zor yönetmelikleri var. Sonrasında gördüm ki daha basit yollardan iş yürütlenler var bu ülkede. Ama eğitimciyim kendime yediremiyorum. Bu işi hakkıyla vermek istiyorum.”

“Cahil öğretmenler, cahil doktorlar, cahil nesiller yetiştiriyoruz”

Fırtına'dan Arınç’a Yanıt: Erdoğan 'Sus Ulan' Dedi mi? Fırtına'dan Arınç’a Yanıt: Erdoğan 'Sus Ulan' Dedi mi?

Başka bir vatandaş ise, “Bugün eğitim sistemimiz o kadar değişti ki cahil öğretmenler, cahil doktorlar, cahil nesiller yetiştiriyoruz. Çünkü her mahalle arasına bir üniversite yapıldı” dedi.

“İnsanları eğitimsizleştirmeye çalışıyorlar ve bunu başarıyorlar"

Bir lise öğrencisi şöyle konuştu:

“İnsanları eğitimsizleştirmeye çalışıyorlar ve bunu başarıyorlar. Gittikçe daha da özgür olmayan bir ülkeye dönüşüyoruz. Halkımız ne yazık ki sorgulamayı da bırakıyor günden güne. Şu sözü sizlerin huzurunuzda paylaşmak istiyorum. Charles Bukowski’nin de dediği gibi, ‘Hala yasak değilken, düşünebiliyorken düşünmeliyiz, sorgulamalıyız’.”

 

Kaynak: anka