(ANKARA) - CHP Genel Başkan Yardımcısı Yankı Bağcıoğlu, son 20 yılda yürütülen yanlış ekonomik politikalar ve askeri personele sağlanan sosyal imkanlardaki gerilemeler sonucu bugün TSK personeli içerisinde barınma sorunu yaşayan önemli bir çoğunluğun olduğunu belirterek, "Çoğunluğunu genç rütbelerdeki personelin oluşturduğu bu grup ya maaşlarının önemli bir kısmını barınma ihtiyaçları için kullanmakta veya sağlıksız yapılarda yaşamak zorunda bırakılmaktadır” dedi.
CHP Milli Savunma Bakanlığından sorumlu Genel Başkan Yardımcısı emekli Tümamiral Yankı Bağcıoğlu, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) personelinin yaşadığı barınma sorununa ilişkin yazılı basın açıklaması yaptı. Bağcıoğlu’nun açıklaması şöyle:
“Hâlihazırda içinden geçilen ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en derin ekonomik krizinin ağır sosyal sonuçlarını barınmadan, beslenmeye, eğitimden sağlığa kadar birçok alanda görebiliyoruz. Bu sorun alanlarının başında da barınma ve beslenme geldiği göz önüne alındığında toplumun hemen hemen tüm katmanları bu sorunlarla boğuşmak durumunda kalıyor. Özellikle son iki-üç yıldır kendini belirgin bir şekilde hissettiren barınma sorunu kapsamında, artan konut fiyatları ve kiralar nedeniyle ev almanın imkânsız bir hale geldiği, kiraların karşılanması noktasında elde edilen gelirin önemli bir bölümünün harcanmasına neden olan bir Türkiye’de yaşamak zorunda bırakılmış durumdayız.
Barınma sorunu ifade ettiğim gibi toplumun tüm katmalarını olumsuz bir şekilde etkilerken bu olumsuzluktan TSK personeli de payına düşeni ne yazık ki fazlasıyla alıyor. Son 20 yılda yürütülen yanlış ekonomik politikaların ve TSK’ye yönelik sağlıksız bakış acıları ve saplantıların bir sonucu olarak askeri personele sağlanan sosyal imkânlardaki gerilemeler neticesinde bugün TSK personeli içerisinde barınma sorunu yaşayan önemli bir çoğunluğun olduğunu ifade etmek yanlış olmayacaktır. Çoğunluğunu genç rütbelerdeki personelin oluşturduğu bu grup ya maaşlarının önemli bir kısmını barınma ihtiyaçları için kullanmakta veya sağlıksız yapılarda yaşamak zorunda bırakılmaktadır.
"Lojmanlar çürümeye terk edilmiştir”
15 Temmuz sonrası dönemde askeri birliklerin şehir dışına çıkarılması söylemiyle içerisinde barınma sorununa bir parça çözüm olabilecek lojmanların da bulunduğu askeri birlikler kapatılmış ve bu birliklerin arazileri rant odaklı projeler kapsamında bir avuç hükümete yakın iş adamına tabiri caizse peşkeş çekilmiştir. Bu birliklerse detaylı bir planlama yapılmadan şehir dışında bulunan veya başka birliklerin bulunduğu askeri kışla/üslere taşınmış ancak zaten yetersiz barınma kapasitesi bulunan bu kışla/üsler daha fazla personelle barınma ihtiyacını karşılayamaz seviyeye getirilmiştir. Tüm bu plansızlıklara ilave olarak yine son 20 yıldır lojmanların bakım ve tutumu için ihtiyaç duyulan finansal kaynaklar kesilmiş ve adeta lojmanlar çürümeye terk edilmiştir. Bakımsız ve çoğu 1980’lerde inşa edilen bu lojmanların son dönemde depreme karşı dayanıksız oldukları iddiasıyla boşaltılarak yıkılması var olan sorunları daha da derinleştirmiş ve TSK personeli tam bir barınma sorunuyla karşı karşıya kalmıştır.
"Güvenlik meselesi, barınma meselesi kadar önemli bir sorundur”
Bugün gerek ekonomik anlamda güçlü ve gerekse ekonomik düzeyi ülkemiz seviyesinde olmayan ülkelerin silahlı kuvvetler personeline yönelik yürüttükleri sosyal politikaları incelediğimizde özellikle personelin barınma sorununa ilişkin çözümler geliştirdiklerini görmekteyiz. Bunun en somut örneği gerek ekonomik ve gerekse askeri alanda Türkiye ile karşılaştırılamayacak bir seviyede bunun Yunanistan Silahlı Kuvvetlerinin yürüttüğü ve tüm birliklerin konuşlu bulunduğu bölgeleri kapsayacak şekilde yürüttüğü lojman inşa programıdır. TSK personelinin esas sıkıntılı olduğu konulardan biri de görev gereği herhangi bir durumda alarm esnasında süratle birliğe katılma zorunluluğudur. TSK personeli zaman zaman ailesini götüremeyeceği garnizona atanmakta veya geçici görevle ailelerinden aylarca uzak kalmaktadır. Bu tür görevlendirmelerde en önemli husus geride bıraktıkları ailelerinin güvenliğidir. Bu husus personelin görev performansı üzerinde son derece etkilidir. Yani güvenlik meselesi aynı zamanda barınma meselesi kadar önemli bir sorundur."
"Sorunun MSB bütçesinden ayrılacak finansal kaynaklarla çözülemeyeceği gerçeğini görüyoruz”
Bu sorunun artık Milli Savunma Bakanlığı bütçesinden ayrılacak finansal kaynaklarla çözülemeyeceği gerçeğini gördüklerini ifade eden Bağcıodğlu, çözüm önerilerini şöyle sıraladı:
"Bu kapsamda artık ortodoks yaklaşımların yerine ortodoks olmayan çözümlerin geliştirilmesinin bir zorunluluk olarak karşımıza çıktığını görüyoruz. Bu çözüm önerilerini sıralamak gerekirse; şehir içinde kalan ve rant projelerine kurban edilen arazilerden elde edilen rantın yüzde 20-30’luk bölümünün lojman üretim projelerine kaynak olarak sağlanmasının, TSK Güçlendirme Vakfı tarafından toplanan bağışların tamamımın silah sistemlerinin geliştirilmesi ve tedarik edilmesine harcanması yerine yine yüzde 20-30’luk kısmının lojman, okul, kreş gibi sosyal imkânları içerecek şekilde üs/kışla alt yapılarının geliştirilmesine harcanmasının, mevcut lojmanların onarılarak kullanılabilir hale getirilmesine yönelik olarak göreceli olarak daha düşük öneme sahip bütçe kalemlerinden (ağırlama, ulaşım, vb.) bina bakım onarım kalemlerine ivedi bir şekilde kaynak aktarılmasının, depreme dayanıklılığının düşük olduğu tespit edilen binaların yenilenmesi aşamasında öncelikle yeni lojmanların yapılmasının ve inşası tamamlanan lojmanlara personelin taşınmasını müteakip yıkım işlemlerinin yapılmasının, OYAK’ın özellikle genç rütbedeki personelin ev sahibi olabilmesine imkân tanıyacak şekilde, uygulama açısından KİPTAŞ’ta olumlu uygulama örneklerini gördüğümüz, sosyal nitelikli konutlar üretmesine yönelik bir anlayış değişikliğine gitmesinin ve OYAK yönetim kadrolarının bu anlayışı içselleştirmiş ehliyet ve liyakat sahibi kişilerden teşkil edilmesinin, özellikle 15 Temmuz sonrası yapılan askeri birliklerin taşınmasına yönelik alınan kararların gözden geçirilmesinin ve başta barınma olmak üzere sosyal sorunlar yaratan yeniden konuşlanma kararlarının personeli önceleyen bir bakış açısıyla yeniden düzenlenmesinin hayati önemi haiz olduğunu değerlendiriyorum.”