Haber: TENZİLE AŞÇI Kamera: ÖZGÜR ŞENGÜL
(İZMİR) – Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başta CHP'li belediyelerin borcuna değinerek SGK prim borçlarının tahsil edileceğini açıklamasıyla başlayan ''borçlar hangi belediyenin’'' tartışmasına ilişkin konuşan ekonomist Prof. Dr. Yaşar Uysal, “Bu bir siyasi hamle. Belediyelerden diyelim ki aldık. Neye yarayacak bu para? Neyi çözecek? 40 trilyonluk bir ekonomi içerisinde 96 milyarla neyi çözeceksin?" dedi.
Yerel seçimlerde belediye çoğunluğunun CHP’ye geçmesinin ardından Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan’ın belediyelere yönelik Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ile vergi borçlarının hemen tahsil edilmesi açıklamasının ardından siyasi arenada yeni bir tartışmanın kapısı açıldı.
Erdoğan, geçtiğimiz günlerde, "SGK'ya en fazla borcu olan ilk 5 belediye CHP'li. Toplam 96 milyar liralık borcun 65,1 milyar lirası yani yüzde 68'i CHP'li belediye ve iştiraklerine ait" demişti. Erdoğan’ın açıklamasına yanıt veren CHP İstanbul Milletvekili Gökan Zeybek, ise borçların büyük bölümünün 31 Mart seçimlerinde AK Parti ve MHP’den devralınan belediyelerden kaldığını hatırlatarak "Bu borcun yarısından fazlasının AKP ve MHP’nin eseri olduğunu görürüz" ifadelerini kullanmıştı.
SGK borçları tartışması devam ederken Ekonomist Prof. Dr. Yaşar Uysal, konuya ilişkin ANKA Haber Ajansı’na konuştu. Borç tahsilinin ekonomiden dada çok siyasi karşılığı olduğunun altını çizen Uysal, SGK prim borcu sorununun eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek dönemiyle başladığını söyledi.
''Bütçe harcamalarının toplamının yaklaşık binde 9 yapıyor''
Belediyelerin SGK borçlarının ülkenin ekonomisinin yanında çok küçük bir meblağ olduğuna dikkati çeken Uysal, şunları söyledi:
"Bütçe harcamalarının toplamının yaklaşık binde 9 yapıyor. Yüzde 1’in altında bir rakam. Şu anda Türkiye'de bütün kurumların neredeyse genel bütçe yapılarında problem var. Denetim bütçesinde problem var. Belediyelerin bütçelerinde ciddi problem var. SGK'da çok ciddi bir problem var. Neden? SGK, 1.6 kişiden prim topluyor, bir kişiye emekli maaşı vermeye çalışıyor, veremiyor çünkü bu para yetmiyor. O zaman bütçeden oraya kaynak aktarılıyor. Hükümet de ‘Ben bütçeden SGK'ya para aktarıyorum, maaşları ödeyebilsin' diye. Ama diğer taraftan da 'belediyeler sigorta primlerini ödemiyorlar’ diyor. Dolayısıyla 'ödesinler, böylece ben bütçeden daha az parayı SGK'ya aktaracağım' diye düşünüyor. Bu, işin iktisadi ve teknik boyutu. Bu işin siyasi boyutu da var. Bu sigorta primi 96 milyar liralık bir mesele. Genel ekonomi içerisinde çok büyük bir rakam olmamakla beraber siyasi etkiler yaratmak amacıyla kullanılıyor. Türkiye ekonomisi yaklaşık 1.1 trilyon dolarlık bir ekonomi. Bu kabaca 40 trilyon liraya karşılık geliyor. 40 trilyon liralık bir ekonomide bu 96 milyar lira çok büyük bir para değil. Siyasi olarak kapladığı alan, ekonomik olarak kapladığı alandan çok daha büyük."
"Bu olayın ortaya çıkışı muhalefet belediye başkanları yüzünden olmadı"
SGK’nın prim borçları ödeme sorununun eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih gökçek dönemiyle başladığına dikkati çeken Prof. Dr. Uysal, şunları kaydetti:
"Neden bu belediyeler bu parayı ödemedi? Bu paranın ödenmemesini başlatan kişi eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek. 2006-2007’lerde SGK primini, vergilerini ödemeyip o kaynakları belediye yatırımları için kullanıldı. Sonra diğer belediyeler de baktı ki o ödemiyor, onun üzerine gidilmiyor. Onlar da yavaş yavaş bu parayı ödememeye başladı. Neden? Çünkü muhalefet partilerinin belediyelerine, kamu bankalarından kredi kullandırılmıyor. Dışarıdan kredi almalarına çok da izin verilmiyor. Sonra baktılar dediler ki ya nasıl olsa ikide birde vergi affı çıkıyor, sigorta affı çıkıyor. İktidar partisinin bazı belediye başkanları bu paraları zaten ödemiyor. Biz de ödemeyip kendimize kaynak yaratalım diyerek bu parayı ödememeye başladılar. Dolayısıyla bu olayın ortaya çıkışı muhalefet belediye başkanları yüzünden olmadı. Türkiye aslında kabaca 2018’den beri bir ekonomik krizin içerisinde. Ama ekonomik krizin konuşulması yerine, gündeme siz başka konuları taşırsanız… Dolayısıyla bu bir siyasi hamle. Belediyelerden diyelim ki aldık. Neye yarayacak bu para? Neyi çözecek? 40 trilyonluk bir ekonomi içerisinde 96 milyarla neyi çözeceksin?"
"Kaynak arıyorsan oralara da bakman gerekiyor"
Türkiye'de ''vergisini ödemeyen'' büyük şirketler olduğunu hatırlatan Uysal, ''SGK prim borçları konusunun ekonomik değil, siyasi bir durum olduğunu'' belirterek, şu ifadeleri kullandı:
"Her gün yapılan vergi afları var. Bazı şirketlerin vergileri siliniyor. Çok daha ötesinde bir rakam. Kaynak arıyorsan oralara da bakman gerekiyor. Vatandaş da bu karara tepki gösteriyor. Adil değil çünkü. Belediye ne yapabilir? Ya suya zam yapacak ya ulaşıma zam yapacak ya da çalışanların maaşlarını bir süre ödeyemez duruma gelecek. Ya da varsa elindeki gayrimenkullerini satarak para ödemeye çalışacak. Ama sonuçta ya halkın aldığı hizmet azalacak niteliği zayıflayacak ya da pahalıya bu şeyleri alacak. Sonuçta fatura vatandaşa ve belediyede çalışanlara kesilecek. Peki ülkeyi yönetenlerin derdi vatandaş değil mi? Muhalefet partilerinde olan belediyenin de bulunan vatandaşlar, şehirlerde bulunan vatandaşlar o ülkenin vatandaşı değil mi? Şunu yapabilir… ‘Evet. Sizin borcunuz var. Ben bunu bir zamana yayıyorum, bir ödeme planı yapıyorum. Herkesin ödeme bütçesine göre onları da inceliyorum teknik olarak. Şu taksitle ödeyebilirsin’ de ve parayı topla. Burada bir problem yok. Alacağını al ama bunu siyasi sonuç üretecek bir alana taşıdığın zaman iyi niyetle ilgili kafamızda soru işaretleri oluşuyor. Bu da zaten yapılan işin iktisadi ağırlığından çok siyasi ağırlığına ön plana çıkarıyor.
"Bu paraları icra yoluyla tahsil etme çabası büyük ihtimalle ters tepecektir"
Bu sistem düzgün olanı, vergisini düzenli ödeyeni cezalandırıyor. Ben vergimi ödüyorum. Benim yan komşum ya da işletme ödemiyor. Bir süre sonra af çıkıyor. O ödemediği vergileri kendi şirketini büyütmek için kaynak olarak kullanıyor. Ben huzurlu uyuyayım, ülkeme vergilerimi vereyim diye zar zor çarkları çeviriyorum. Her defasında kendimi enayi gibi hissetmeye başlıyorum. Bir sistem dürüst olanı, adil olanı, çalışkan olanı, başarılı olan ödüllendirmiyor, böyle olmayanları cezalandırmıyorsa ayakta kalamaz. Çünkü bir toplum her düzeyde adalet duygusunu yitirirse ahlaksızlık, ahlaki çöküntü de bunun peşinden gelir. Türkiye'nin sorunu kaynak sorunu değildir. Türkiye'nin sorunu para sorun değildir. Türkiye'nin sorunu ahlaki çöküştür. Dolayısıyla belediyelerden bu paraları icra yoluyla vesaireyle tahsil etme çabası büyük ihtimalle ters tepecektir. Çünkü buradan iktisadi bir sonuçtan çok siyasi bir sonuç bekliyoruz. Mesele şu… Sorunu kimin için çözüyoruz? Bütün halk için mi çözüyoruz? Yoksa sınırlı bir kitleyi zengin edecek şekilde mi çözüyoruz? Bu bir siyasi tercihtir. Ve bu siyasi tercihin sonuçlarını da vatandaş ancak seçimden seçime değerlendirir."