(TBMM) - Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu'na tanışma ziyaretinde bulundu. Memişoğlu, "Eğer mecburi hizmete ihtiyacımız kalmazsa tabii ki öncelikle kaldırmak isteriz ama şu anda ihtiyacımız var, bu ihtiyacın bittiği durumda da biz elimizden geleni yaparız ama bu yakın bir zaman gibi gözükmüyor" dedi.
Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu'na tanışma ziyaretinde bulundu.
Komisyon Başkanı Vedat Bilgin, tebrik etmek için aradığı Bakan Memişoğlu'nun komisyonu ziyaret talebinde bulunduğunu söyledi. Bilgin, Memişoğlu'nun ziyaretinin kapsamını komisyonun bakış açısı, sorunları ve sorunlara dönük yaklaşımını ortaya koyma fırsatı olarak gördüğünü dile getirdi. Komisyonların demokratik sistemin en önemli müesseselerinden biri olduğunu ancak Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildikten sonra komisyonlarda ciddi değişiklik ve reformların yapılması gerektiğini ifade etti.
"Son 20 yılda sağlıkta çok büyük bir değişim ve gelişim süreci yaşadık"
Bakan Memişoğlu da komisyona diyalog kurmak için geldiklerine dikkat çekerek, şunları söyledi:
"Geçmişe baktığımız zaman bu toplumun sağlığa ne kadar değer verdiğini biliyoruz. Son 20 yılda sağlıkta çok büyük bir değişim ve gelişim süreci yaşadık. Esasında bunun da meyvesini Covid sürecinde hep beraber gördük. Bu hizmet, dünyaya da Türkiye'nin sağlık anlamında çok iyi yerlerde olduğunu gösterdi. Bilgisini, bilimini ve teknolojisini üreten bir sağlık sektörünü hep beraber Türkiye'nin lokomotif sektörü haline getirmek istiyoruz. Sorunlarımızı hep birlikte çözmek istiyoruz, ne yaptığını sorgulayan bir bakanlık olacağız. En büyük amacımız önce hasta memnuniyeti, sonra çalışan memnuniyeti ve hastalanmadan insanların hastalığını koruyacak bir sistemi daha etkin hale getirmeye çalışacağız."
Bakan Memişoğlu'nun konuşmasının ardından Başkan Bilgin, komisyon üyesi ve komisyona katılan milletvekillerine söz verdi.
"Sağlık Bakanlığı'na vermiş olduğumuz soru önergelerinin üçte ikisine hiç yanıt verilmedi"
CHP Bursa Milletvekili Kayıhan Pala, Bakan Memişoğlu'na eski Bakan Fahrettin Koca dönemini hatırlarak koltuk devri sonucunda ne gibi bir değişim olacağını sordu. Pala, şunları söyledi:
"Sizin bakan olarak hedeflerinizi öğrenmek isterim. Bakan değişimiyle nasıl hedefler ortaya koyuyorsunuz? Birinci basamakta çok ciddi sorunlar var. Bunlardan bir tanesi grup elemanları adıyla aile hekimleri tarafından istihdam edilmek zorunda kalınan ve asgari ücretin bile altında istihdam edilen çok sayıda ekip üyesi, onlarla ilgili nasıl bir hedefiniz var? İstanbul başta olmak üzere büyük kentlerde çok ciddi problemler var. Umarım soru önergelerimize zamanında yanıt verirsiniz çünkü Sağlık Bakanlığı'na vermiş olduğumuz soru önergelerinin üçte ikisine hiç yanıt verilmiyor, üçte birine verilen yanıtlar da yanıt niteliğinden taşımaktan uzak."
"Sağlık Bakanlığı ile Adalet Bakanlığı arasında bir mutabakat sağlanmalı ve bu kelepçeli muayene işi bitmeli"
DEM Parti Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, soru önergelerinin cevaplanmaması ve mahkumların tedavi süreçlerini gündeme getirerek şöyle konuştu:
"Biz millet adına bakanlıklara soru soruyoruz ve yeterli cevabı alamıyoruz. Bu dönemin başından beri 164 soru önergesi vermişim. Süresi içinde 18'i cevaplanmış, süresi sonrası 44'ü cevaplanmış, 62 cevap var ve 102 cevapsız var. Ben cezaevlerini ziyaret ediyorum. Hastalar hep kelepçeli muayene ediliyor. Ben İzmit SEKA Devlet Hastanesi'nde çalıştım, mahkum koğuşunda binlerce mahkum tedavi ettim, birine bile kelepçeli kalsın demedim. Sağlık Bakanlığı ile Adalet Bakanlığı arasında bir mutabakat sağlanmalı ve bu kelepçeli muayene işi bitmeli artık."
DEM Parti Muş Milletvekili Sümeyye Boz Çakı ise Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ndeki bazı hastalar üzerinde deney yapıldığı iddialarını sordu. Çakı, şunları söyledi:
"Muayeneye giden tutsaklar, hekimin odasında sadece bir hasta. Bu yüzden hasta hekim mahremiyetinde hasta kelepçesiz muayene talep ediyorsa bunun hekim tarafından karşılanması gerekir. Birçok Çölyak hastası tutsağın bize ulaştırdığı mektuplar var. Onlardan bu şekilde özel beslenmeye ihtiyaç duyan tutsakların ihtiyaçlarının karşılanmadığı ve bu konuda bir çabanın olmadığı, hatta cezaevlerindeki yemeklerden kaynaklı rahatsızlanmalarına rağmen daha sonradan tedavi süreçlerine dair gerekli hassasiyetin gösterilmediğine dair mektuplar alıyoruz.
Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesinin ifadesi üzerine koronavirüs döneminde gündeme gelen Türk ışın tedavi yöntemini 2020 yılında Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ndeki bazı hastalar üzerinde denendiğini ve bu tedavinin hiçbir bilimsel testten geçirilmeden Diyarbakırlıların kobay olarak kullanıldığını iddia etti. Bu çok ciddi bir iddia, bunun havada kalmaması ve bununla ilgili Diyarbakır Tabip Odası'nın sorduğu sorulara cevap verilmesi gerekiyor."
"Ekonomik krizin faturası ilaca kesilemez"
CHP Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı ise eczacılar ve eczacılık öğrencilerinin yaşadıkları sorunlara dikkat çekerek şu değerlendirmeleri yaptı:
"62 tane eczacılık fakültesinden sadece 29 tanesinin dekanı eczacı. 62 eczacılık fakültesinin sadece 14 tanesi akredite. Görünen o ki mezun olan eczacılarımızın dünya standartlarında ve halk sağlığına etkin hizmet verebilecek düzeyden her geçen yıl uzaklaşarak devam ettiğini görüyoruz. Bir apartman dairesinde eczacılık eğitimi vermeye çalışan üniversiteler var. Tam donanımlı bir eczacılık fakültesi için 100'e yakın akademisyene ihtiyaç varken nitelikli eczacılık eğitimi verebilmek için akredite olmayan üniversitelerin büyük bir çoğunluğunda 10'a yakın akademisyenle eğitim veriliyor.
Şu anda mevcut eczacı sayısı ihtiyacı karşılayan düzeyde ve bundan sonra mezun olacak eczacılarımız da işsiz eczacılar ordusuna katılacaklar. Yeni mezunlarla 5 bine yakın işsiz eczacımız, hatta önümüzdeki yıl mezun olacaklarla beraber 10 bin eczacımız işsizler kervanına katılacak.
Ulusal bir ilaç politikasına ihtiyacımız var. Dışa bağımlı olmamızdan kaynaklı ve içerideki ekonomik krizle beraber hastalarımız ilaç yokluklarıyla karşı karşıya kalıyor. Bu dışa bağımlılığımızı azaltacak ve ulusal anlamda ortak mutabakatla, paydaşların bir araya gelerek çözüm ürettiği ve bu çözümün de uygulamaya geçirilerek hızlıca adımlar atılmalı. Ekonomik krizin faturası ilaca kesilemez."
"Hasta ile hekimi, çalışanı ayırmak istemiyoruz"
Milletvekillerinin soru ve eleştirilerini yanıtlayan Bakan Memişoğlu, şöyle konuştu:
"Hasta odaklı yaklaşım ve çalışan odaklı yaklaşım bizim tercihimiz değil, bizimki her ikisine odaklı, insan odaklı yaklaşım. Yani biz hasta ile hekimi, çalışanı ayırmak istemiyoruz, ikisi de odaklı olsun istiyoruz. Esasında baktığınız zaman, dünyada da büyük bir gelişim var. Türkiye medeni bir ülke ve gerçekten sağlık alanında standartları dünya standartlarıyla, Avrupa standartlarıyla eşleştirilmiş bir ülke yani biz iki bin yıllık tarihi olan, medeniyeti olan, üstelik de cumhuriyetten sonra medeni ülkelerle hemen hemen standartları eşitlemiş bir ülkeyiz.
Bazı şeyler iddia olurken, söylerken gerçekmiş gibi toplumun bilincine göre algılatırsak bu bizi hırpalar. Bunu Dünya Sağlık Birliği de Dünya Sağlık Örgütü de bizler de hepimiz de denetleriz. 'İddia' denilip de 'Kobay insanlar kullanılıyor' diye bir kelimeyi eğer belli seviyedeki insanlar kullanmaya başlarsa bunu çok anlamlandıramayan toplumdaki bazı vatandaşlar da bunu yanlış anlar. Yani bizim hepimizin bir sorumluluğu var yani biz ülkemizde bir şeyi iddia ederiz ama o iddiayı ederken bunu bilgi seviyesine göre ve sorumluluk seviyesine göre söylersek, 'İnsanlar kobay olarak kullanıldı' hele Diyarbakır'da, hassas olan bir bölgede denirse bu maalesef iddiaya girmez, başka şeye girer. Bununla ilgili hem adli ve idari süreçler devam edecektir ve sizlere çok rahatlıkla bu açıklanabilir bir şeye dönüşecektir, bunu net söylüyorum ama bunu sadece bir bölgedeki insanlara sanki kobay gibi algıyla iddia edersek bu hem bizim milletimizi hem bu ülkeyi hem de bizim gerçekten bilimsel anlamda standartlarımızın ne kadar yüksek olduğunu anlamamamıza sebebiyet verir.
Eğer herkese sağlık ulaştırma sorunumuz olursa veya belli bölgelere daha çok sağlık ulaştırma sorunumuz olursa bu noktada insanlığın haklarına ve temel ihtiyaçlarına aykırı hareket ediyoruz dedik. Eğer bunu ulaştırabilecek bir altyapı imkânımız olursa… Tabii ki insanları zorunlu olarak bir yere getirmeyi kimse istemez ama insani olarak da insan haklarının kapsamında eğer gerçekten oraya bir ihtiyaç varsa devletin sosyal politikası kapsamında biz bu insanları orada hizmet vermekle mesul kılarız. Onun için bu konuda mecburi hizmeti nasıl yapacağız? Eğer ihtiyacımız kalmazsa tabii ki öncelikle kaldırmak isteriz ama şu anda ihtiyacımız var, bu ihtiyacın bittiği durumda da biz elimizden geleni yaparız ama bu yakın bir zaman gibi gözükmez."