Kamera: Mehmet ÇALPAR

(İSTANBUL) - Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, işsizlik rakamlarındaki artışı ANKA’ya değerlendi. Çerkezoğlu, “Bugün Türkiye’de neredeyse her evde bir işsiz var. Hatta neredeyse her evde bir üniversite mezunu işsiz var. Türkiye’de gerçek işsiz sayısı 12 milyona dayandı. Yaşadığımız bütün bu ağır ekonomik tablonun nedeni, 22 yıldır ülkeyi yöneten siyasi iktidarın ekonomik politikalarıdır, tercihleridir” dedi.

TÜİK verilerine göre, haziran ayında işsizlik oranı bir önceki aya göre, 0,7 puan artarak 9,2 oldu. İşsiz sayısı bir önceki aya göre 234 bin kişi artarak 3 milyon 305 bin kişi olurken 15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı, bir önceki aya göre 1,7 artışla yüzde 17,6 olarak gerçekleşti. DİSK-AR'ın hazırladığı rapora göre ise geniş tanımlı işsizlik bir önceki aya göre 3,8 puan artarak yüzde 29,2 oldu, geniş tanımlı işsiz sayısı da bir ayda 1 milyon 718 bin kişi artarak 11 milyon 810 bine ulaştı.

Verilere ilişkin DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, ANKA Haber Ajansı’na açıklama yaptı. Konfederasyonun İstanbul Beşiktaş’taki genel merkezinde konuşan Çerkezoğlu, Türkiye’deki bütün ekonomik göstergelerin olağanüstü derecede kötü olduğuna vurgu yaptı.

Türkiye’de gerçek işsiz sayısı 12 milyona dayandı”

Çerkezoğlu, şunları söyledi:

“Ülkeyi yöneten siyasi iktidarın, AKP’nin 22 yıldır yürüttüğü ekonomik politikaların tercihlerinin sonuçlarını yaşıyoruz. Bu açıdan bakıldığında da özellikle işsizlik rakamlarında TÜİK’in rakamlarıyla, verileriyle bile ciddi bir artış söz konusu. TÜİK, bugün işsizlik rakamlarını, standart işsizlik dediğimiz dar tanımlı işsizlik oranını yüzde 9’larda ve işsiz sayısını da 3 milyon 300 bin olarak açıkladı. Tabii asıl olarak işsizlikteki gerçek tabloyu ortaya koyan yıllardır TÜİK’in ham verileri üzerinden araştırma dairemiz DİSK-AR tarafından açıklanan geniş tanımlı işsizlik rakamları. Türkiye’de yaşanan bu ekonomik krizin sonucu olarak da dar tanımlı işsizlikle geniş tanımlı işsizlik, yani gerçek işsizlik arasındaki makas giderek daha fazla artıyor ve bugün Türkiye’de gerçek işsiz sayısı 12 milyona dayandı. Geniş tanımlı işsizlik bugün Türkiye’de yüzde 30’lara dayanmış durumda. Özellikle işsizlik türlerine baktığımızda özellikle geniş tanımlı kadın işsizliği yüzde 37’lere vurdu. Yani artık bugün Türkiye’de işsizlik dediğimizde bir istatistik verisini konuşmuyoruz. Bugün Türkiye’de işsizlik dediğimiz zaman bu ülkede yaşayan herkesin elle tuttuğu, gözle gördüğü somut bir gerçeklikten, bir toplumsal gerçeklikten söz ediyoruz. Bugün Türkiye’de neredeyse her evde bir işsiz var. Hatta neredeyse her evde bir üniversite mezunu işsiz var. Yani bu kadar yüksek kadın işsizliği, bu kadar yüksek genç işsizliği artık bir ekonomik veri olmanın ötesinde ülkenin geleceğini tehdit eden bir unsur haline gelmiş durumda.

“Ürettiğimiz değerden işsizlerin pay alması mümkün”

Özellikle geniş tanımlı işsizlikteki artış ve geniş tanımlı işsizlik dediğimizde zamana bağlı eksik çalışanlar, yani haftada 40 saatten daha az çalışanlar, yani bir saat bile çalışsanız TÜİK sizi işsiz olarak kabul etmiyor. Standart işsizlik dediğimizde sadece dar tanımlı işsizlikte son 4 haftada iş arayanları TÜİK işsiz olarak kabul ediyor ama geniş tanımlı gerçek işsizlik dediğimizde zamana bağlı eksik çalışanların oranında, sayısında çok ciddi bir artış var. Aynı zamanda ümitsiz işsizler dediğimiz iş arama ümidini kaybedenler ama iş bulduğunda hemen çalışmaya hazır olan potansiyel iş gücü dediğimiz toplamda da çok ciddi bir artış var. Yani geniş tanımlı işsizlik bugün Türkiye’de 12 milyona dayanmış durumda. Bu, çok yüksek bir oran. Özellikle geniş tanımlı işsizliğin bu kadar artması ve zamana bağlı eksik istihdam dediğimiz 40 saatten az çalışanların haftada ve iş bulursa tam zamanlı çalışmak isteyenlerin sayısında son bir yılda 1,5 milyonun üzerinde bir artış söz konusu.

Türkiye bu tabloyu hak etmiyor”

Dolayısıyla özellikle geçim sıkıntısının, ekonomik krizin yarattığı gelir dağılımı adaletsizliğinin ve geçim derdinin bu kadar fazla olması, geçim derdindeki artış zamana bağlı eksik istihdamı ve geniş tanımlı işsizliği de giderek daha fazla yükseltiyor. Oysa Türkiye, bu tabloyu gerçekten hak etmiyor. Hem enflasyonu düşürmek hem gelir dağılımı adaletini sağlamak, ürettiğimiz değerden işçilerin, emekçilerin, işsizlerin, emeklilerin hak ettiği payı almasını sağlamak son derece mümkün."

“Bu kara tablo ortadan kaldırılabilir”

Bakan Uraloğlu'ndan Kritik Google Açıklaması! Bakan Uraloğlu'ndan Kritik Google Açıklaması!

Yaşanan durumun AKP tarafından uygulanan politikaların sonucu olduğunu söyleyen Çerkezoğlu şöyle devam etti:

"Aynı zamanda kalıcı ve güvenceli istihdam yaratacak, üretime dayalı bir ekonomik politikaya geçilmesi ve bu istihdam artışıyla beraber işsizlikteki bu kara tabloyu ortadan kaldırmak mümkün. Bu ülkenin yurttaşları, bu ülkenin gençleri, bu ülkenin kadınları bu tabloyu hak etmiyor. AKP tarafından uygulanan bu ekonomik politikaların ağır bir sonucunu yaşıyoruz. Türkiye’de öyle bir düzen kuruldu ki, Türkiye’de düzenin bütün çarkları zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul yapmak üzerine kurulu. Oysa tekrar altını kalınca çizmek isteriz ki, bu tablonun tam tersi mümkün. İşsizlikteki bu kara tabloyu ortadan kaldırmak için yapılması gerekenler de son derece açık ve net. Her şeyden önce üretim. Yani kalıcı, güvenceli istihdam yaratacak üretime dayalı bir ekonomik politika şart.

Çalışma saatleri kısaltılmalı”

Aynı zamanda çok uzun çalışan, uzun saatlerle çalışan bir ülkeyiz. Çalışma saatlerinin en yüksek olduğu ülkelerden birisiyiz bütün dünyada. Dolayısıyla herkesin çalışması için herkesin daha az çalışması ilkesinden hareketle haftalık çalışma saatinin hiçbir gelir kaybı olmadan 37,5 saate düşürülmesi, bütün çalışanlar açısından Uluslararası Çalışma Örgütü’nün standartlarına uygun bir biçimde yılda bir ay ücretli izin hakkının olması, özellikle kadınların istihdama ve iş gücüne katılımın önündeki engellerin kaldırılması; yani ev işleri, çocuk bakımı, yaşlı bakımı gibi bakım işlerinin kadınların üzerinden alınması, toplumsallaştırılması ve kadınların erkeklerle eşit koşullarda çalışma hayatına katılımını sağlayacak politikaların hayata geçirilmesi, özellikle stajyer, kursiyer gibi ucuz emek olarak görülen bu çalıştırma biçimlerinin bu politikalardan vazgeçilmesi, işsizlikle etkin bir mücadele için işsizlik sigortasından yararlanma koşullarının kolaylaştırılması, işsizlik ödeneği miktarının artırılması ve özellikle istihdamda hepimizin bildiği gibi önemi çok büyük, kamu istihdamının artırılması, kamuda güvenceyle çalışmanın yaygınlaştırılması gibi temel adımların atılmasıyla işsizlikteki bu kara tablo ortadan kaldırılabilir.

“Yan yana mücadeleye çağırıyoruz”

Yaşadığımız bütün bu ağır ekonomik tablonun nedeni, 22 yıldır ülkeyi yöneten siyasi iktidarın ekonomik politikalarıdır, tercihleridir. Oysa ürettiğimiz değerin hakça paylaşıldığı, gelirde adaletin, vergide adaletin sağlandığı, herkesin belli bir eğitim sürecini tamamladıktan sonra çalışma hakkına ulaşabildiği, insanca çalışabileceğimiz bir işe sahip olmak ve bu çalışma karşılığında insanca yaşayacağımız bir ücrete sahip olmak, emeklilerin son nefesimize kadar insanca yaşayacağımız bir ücrete ulaşması gibi temel politikaları hayata geçirecek bir ekonomik tercih, bir politika mümkün. Biz bu anlamda DİSK olarak eşitlik, adalet, barış ve kardeşlik temelinde ürettiğimiz değerin hakça paylaşıldığı, demokrasinin bütün kurum ve kurallarıyla işlediği bir ülke için mücadele veriyoruz. Bunun adına da emeğin Türkiye’si diyoruz. O anlamda da hem gelirde adaletin hem vergide adaletin sağlandığı, işsizliğin ortadan kalktığı, enflasyonla gerçek anlamda mücadelenin yürütüldüğü bir ülke için hep birlikte emeğimize, ekmeğimize ve memleketimize sahip çıkmak için yan yana, omuz omuza mücadeleye çağırıyoruz.”

Kaynak: anka