Gündem

"Anayasacılığı Savunmak ve Değiştirmeyen Gündem: Anayasayı Değiştirmek" paneli... Murat Emir: "Anayasayı korumak hepimize düşüyor"

CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, "Anayasacılığı Savunmak ve Değişmeyen Gündem: Anayasa'yı değiştirmek" panelinde; "Anayasayı nasıl koruyacağız? Aslında tartışmamız gereken önemli noktalardan birisi de bu. Yani yeni anayasa yapalım ama bu koşullarda yapamayacağımız hatta tartışmasının bile Türkiye'de birçok önemli gündemi geri plana atmak açısından değirmene su taşımak olacağını tespit ettiğimize göre anayasayı korumak hepimize düşüyor” dedi.

(ANKARA) - CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, "Anayasacılığı Savunmak ve Değişmeyen Gündem: Anayasa'yı değiştirmek" panelinde; "Anayasayı nasıl koruyacağız? Aslında tartışmamız gereken önemli noktalardan birisi de bu. Yani yeni anayasa yapalım ama bu koşullarda yapamayacağımız hatta tartışmasının bile Türkiye'de birçok önemli gündemi geri plana atmak açısından değirmene su taşımak olacağını tespit ettiğimize göre anayasayı korumak hepimize düşüyor” dedi.

Türkiye Barolar Birliği, "Anayasacılığı Savunmak ve Değişmeyen Gündem: Anayasa'yı değiştirmek" paneli düzenledi. Panele CHP Aydın Milletvekili Adalet Komisyonu CHP Grup Sözcüsü Süleyman Bülbül, CHP Karaman Milletvekili İsmail Atakan Ünver, DEVA Partisi Kahramanmaraş Milletvekili İrfan Karatutlu, AYM Üyesi Selahattin Menteş gibi birçok siyasetçi ve akademisyen de katıldı. Panelin açılış konuşmalarını TBB Yasa İzleme Merkezi Sözcüsü Osman Can Başdemir, TBB Genel Sekreteri Veli Küçük ve TBB Başkanı Erinç Sağkan yaptı.

İki oturumdan oluşan panelin ikinci oturumunun moderatörlüğünü TBB Yasa İzleme Merkezi Bilim Danışmanı Kurulu Üyesi Metin Günday'ın yaptığı "Değişmeyen Gündem: Anayasayı Değiştirmek" başlığı altında DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, öğretim görevlisi yazar Elfin Tataroğlu, CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, DEM Parti Şanlıurfa Milletvekili Mithat Sancar, İYİ Parti Genel Sekreteri Uğur Poyraz ve Saadet Partisi Antalya Milletvekili Serap Yazıcı Özbudun söz aldı.

Sorunların kaynağını ve çözümünü sadece anayasada aramanın yanlış olduğunu vurgulayan Murat Emir, şöyle konuştu:

"Anayasalar en nihayetinde metinlerdir, hukuki metinlerdir, normlardır. Özellikle temel hak ve özgürlükleri ve devletin kuruluş biçimini belirleyen metinlerdir. Oysa biz geleneksel olarak anayasaların birçok sorunun kaynağı olduğunu ve anayasayı bir şekilde değiştirirsek bu sorunların birçoğu da çözebileceğimizi düşünüyoruz. Oysa bu hem anayasaları yani o hukuk metinlerinin sırtına çok büyük ağırlıklar yüklemek hem de olmayacakları roller biçmek hem de kendi siyasal sorumluluğumuzdan, toplumsal sorumluluğumuzdan kaçmak anlamına da geliyor. Dolayısıyla sorunların kaynağını ve çözümünü sadece anayasada aramak önemli bir yanlış.

Anayasayı nasıl koruyacağız? Aslında tartışmamız gereken önemli noktalardan birisi de bu. Yani yeni anayasa yapalım ama bu koşulla da yapamayacağımız hatta tartışmasının bile Türkiye'de birçok önemli gündemi geri plana atmak açısından değirmene su taşımak olacağını tespit ettiğimize göre anayasayı korumak hepimize düşüyor. Yani şu haliyle 1982 anayasası içindeki hükümler yani bizim aslında defalarca değiştirmiş olmamıza rağmen yeterli bulmadığımız, özellikle temel hak ve özgürlüklerin doğru tanımlanmadığı, doğru teminatlar altına bağlanmadığı 82 anayasası bile şu anda bizim açımızdan korunmaya muhtaç, korunması gereken bizim açımızdan adeta nefes borusu sayabileceğimiz bir anayasa. Bizim daha çok bunu anlamamız gerekiyor. Tabi bu tek başına siyasi partilerin, Meclis’teki milletvekillerinin, sivil toplum örgütlerinin işi değil. Bunu hep birlikte başarabiliriz. Yaşamın her alanında bu siyaseti örgütleyerek asgari müştereklerle yan yana gelerek yanımda İYİ Parti milletvekili arkadaşım var. Birlikte yol yürüdük. Birlikte Türkiye'nin önüne bir demokratikleşme modeli koyduk. Demokratik parlamenter sistem modeli koyduk. Anayasa taslağı hazırladık. Türkiye'yi nasıl daha demokratik, daha özgürlükçü, daha müreffeh, daha çok kazanan, daha çok daha iyi paylaşan bir ülke yapacağımız üzerine çok kafa yorduk. Asgari müştereklerimizde buluştuk. Demokraside buluştuk. Hukukun üstünlüğünde buluştuk. Temel hak ve özgürlüklerin asla çiğnenmemesi noktasında buluştuk. Ve bu yan yana gelmeleri daha çok yapmamız lazım. Ve hayatın her alanında örgütlediğimiz bu siyaseti şu andaki Cumhur İttifakı'nın önüne her durumda da net ve sert bir biçimde koymamız gerekiyor."

"Mevcut anayasa bir darbe anayasasıdır"

Çerkezoğlu ise şöyle konuştu:

"Demokratik yollarla yapılmış, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ilkelerine dayalı bir anayasa hiç kuşkusuz ülkemizin yıllardır ihtiyaçlarından bir tanesi. En temel ihtiyaçlarımızdan biri. Çokça söylendi, anayasanın içeriği kadar anayasanın yapım sürecinin de demokratik olması şarttır. Hepimizin söylediği gibi anayasalar toplumsal uzlaşma belgeleridir. Ve toplumsal siyasal yaşamın temelini oluşturur anayasalar. Ve bu açıdan bakıldığında DİSK olarak mevcut anayasaya ilişkin şunu ifade etmek isterim; mevcut anayasaya karşı başından beri köklü eleştirileri olan bir işçi örgütü olarak DİSK'in tutumu son derece net. Mevcut anayasa bir darbe anayasasıdır. Mevcut anayasa diktatörlük koşullarında referanduma sunulmuştur. O yüzden mevcut anayasa işçi sınıfının emekçilerinin kazanmış bütün haklarını ortadan kaldırmayı hedeflemiştir. O nedenle bizim bu anayasayla uzun ve bitmemiş bir hesabımız var. Bu ülkede demokratik, sosyal bir anayasanın yapılabilmesi için DİSK olarak mücadelemize hep birlikte devam edeceğiz."

"Böyle bir iktidar döneminde bir tartışma alanı şu salondan dışarıya çıktığınız andan itibaren olmuyor"

Yazar Elfin Tataroğlu da şunları söyledi:

"Biz yine aydın sorumluluğu açısından belki bir yerde bir hata yaptık. Ve Türkiye'nin karşı devrimin İran'da olduğu gibi ansızın geleceğini düşündük. Hayır 20 yılda geçildi. Ve bakınız barolar parçalanmaya çalışıldı mı, sosyoloji değiştirilmeye çalışıldı mı, eğitim dinselleştirilmedi mi? Ya da Hipokrat yemini değiştirilmedi mi? Onunla dahi içinde özgürlükçü kelimeler var diye derdi olan bir iktidardan bahsediyoruz. Dolayısıyla tüm kurum ve kurullar zaten dönüştürüldü. Hepimizi bu sürecin içine atacakları popülist bir döneme gireceğiz. Az evvel de belirttiğim gibi yeni anayasa çalışmalarını bir zehirli elmaya benzetmiştim. Dedim ki kırmızı başlıklı kız kim olacak? Aslında kırmızı başlıklı kız bir vicdan. Yani nedir? Bu toplumun her zaman aydınlarının özgürlükçü, katılımcı, demokratik hür iradeyi koruyan özgürlükleri koruyan, laik bir anayasa yapma iradesinin bu vicdanın işte o kırmızı başlıklı kız bünyesinde her an kanabilecek, inanabilecek şekilde vücut bulmasıdır. Ama maalesef böyle bir iktidar döneminde böyle bir özgürlük alanının, böyle bir tartışma alanının şu salondan dışarıya çıktığınız andan itibaren olmadığını sizlerle paylaşmak isterim."

"Mutabakatla çoğulcu, demokratik, özgürlükçü bir barış anayasası tartışmasını yürütmekte cesur davranmak lazım"

Mithat Sancar ise şöyle konuştu:

"Barış anayasacılığının temelleri burada. Bizler bu tartışmayla inşa ederiz. Yok eğer iktidar gelmiyorsa; anayasalar bugünün ve geçmişin tecrübeleri ışığında geleceği kurma çabalarıdır, çalışmalarıdır. O halde gelin bu tartışmaları sahici ve samimi yürütelim geleceği birlikte nasıl kuracağımızın yollarını araştıralım. Yani güvensizlik, korkular bizi bu arayıştan alıkoymamalı. Mutabakatla çoğulcu, demokratik, özgürlükçü bir barış anayasası tartışmasını yürütmekte cesur davranmak lazım."

"Bu sistemi değiştirmekle ortaklaşmak zorundayız"

Uğur Poraz da şu ifadeleri kullandı:

"Türkiye'de her yer, her köşe başı bir tek adamcıkla oluşturuldu. Bunu ortadan kaldırma kararlılığı bugün bu yükü Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki bütün milletvekillerinin kalbinde, yüreğinde vardır. O cesaret de vardır. Ama dediğim gibi önce hepimizi yakan sorunlarla ortaklaşmak zorundayız ve bu sistemi değiştirmekle ortaklaşmak zorundayız."

"Önce Türkiye'de hukuk devletinin bütün mekanizmasını işletsinler"

Serap Yazıcı Özbudun ise şunları söyledi:

"Şimdi bize bugün yeni bir anayasa vaadinde bulunanların gerekçe olarak Türkiye'nin 12 Eylül Anayasası’yla yönetilemeyeceğini söylemeleri bana hiç de samimi gelmiyor. Eğer samimilerse ben buradan kendilerini davet etmiş olayım şuna; önce Türkiye'ye demokratik bir iklim sunsunlar. Önce Türkiye'de hukuk devletinin bütün mekanizmasını işletsinler. Önce Türkiye'de ifade ve katılma hürriyetinin önündeki bütün hukuki ve fiili engelleri kaldırsınlar. O zaman buyursunlar yeni bir anayasayı tartışalım. Aksi halde biz bugün bu ortama sahip değiliz."