Sağlıkçıların açıkladığına göre, özellikle İbuprofen olarak bilinen parasematol ağrı kesiciyi su ile yutulduğunda ve mideye indiğinde, kapsülün çoğunlukla proteinlerden oluşan dış kısmı, mide asidi ve sindirim enzimleri tarafından çözülüyor. Daha sonra, yaklaşık 10 dakika içinde iç kısımdaki ilaç kendini gösteriyor ve ince bağırsak ile damar ağında emilip, karaciğere gidiyor.
Bu süreç sırasında vücuttaki enzimler, ilacın molekülleriyle çarpışarak yıpranmayı azaltıyor. Bu noktada ilaç, manevralar ile enzimlerden kaçarak vücudun kan dolaşım sistemine giriyor. 30’uncu dakikada ise, ‘İbuprofen ordusu’ kırmızı kan hücreleri üzerinden tüm vücutta organı bir nevi ziyaret ediyor.
Bu şekilde tüm vücudu dolaşan ilaç, ağrı sinyallerini tespit edip belirli bir hedef moleküllere bağlanıp kimyasal reaksiyon yaratıyor. Ardından ise, ibuprofen moleküllerine sinyal göndererek işe koyulmalarını söylüyor ve tedaviye koyuluyor.
Ağrıyı oluşturan prostaglandin üreten siklooksijenaz enzimine ulaşan ibuprofen ordusu, bir nevi savaşa başlıyor. Eğer her şey yolunda giderse, ilaç siklooksijenaza bağlanıp bir nevi ağrıyı ‘susturmaya’ başlıyor. Gelecek birkaç saat içinde ise, kan dolaşımında kalan ve vücut için savaşmaya devam eden ibuprofen, karaciğerden birkaç defa daha geçiyor.
Görev başarıyla tamamlandığında ise, ibuprofenin belirli bir oranda metabolize edilip son olarak idrar yoluyla vücuttan atılıyor.