(ANKARA) - Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan, Adli Yıl Açılış Töreni’nde; "Hatay Milletvekili seçilen Avukat Can Atalay hakkında yürüyen süreç bireysel olarak kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının, seçilme hürriyetinin ve onu seçen halkın seçme hürriyetinin ihlali olmasının ötesinde 'Anayasal demokrasi/Anayasal devlet' anlayışına telafisi imkansız zararlar vermiştir” dedi. Sağkan yeni anayasa konusunda da, “Mevcut anayasa hükümlerinin ihlal edildiği, Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmadığı bir ortamda, insan hak ve özgürlüklerini ve yargı bağımsızlığını tam bir güvenceye kavuşturacak daha demokratik bir anayasa beklentisi gerçekçi olmayacaktır. Bizim, Anayasa’ya dair önerimizin tek bir rengi vardır ve bu renk Cumhuriyetimizin temel ilkeleridir” diye konuştu.

2024-2025 adli yıl açılışı Yargıtay’da düzenlenen törenle yapıldı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan törende Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan, Yargıtay Başkanı Ömer Kerkez ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan konuşma yaptı.

Edirne Keşan'da ikinci taş ocağı davası! Gönüllü avukat ile 10 davacı başvuru yaptı Edirne Keşan'da ikinci taş ocağı davası! Gönüllü avukat ile 10 davacı başvuru yaptı

Törene yüksek mahkemelerin başkan ve üyeleri, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay mensupları, KKTC başsavcıları ve çok sayıda davetli katıldı. Yargıtay tarafından verilen frekansta Sağkan’ın konuşması geçtiğimiz yıl gibi bu yıl da verilmezken Yargıtay Başkanı Kerkez konuşmaya başlayınca ise canlı yayına geçildi.

Törende ilk olarak konuşan TBB Başkanı Erinç Sağkan, “Cumhuriyetin yolunu aydınlatan ışığın kaynağı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Ankara’ya ilk gelişlerinde tüm dünyaya söylediği şu sözleri hatırlatarak konuşmama başlamak istiyorum: ‘Herhalde âlemde bir hak vardır. Ve hak kuvvetin fevkindedir.’ Filistin’de soykırım tüm hızıyla sürerken Türkiye Barolar Birliği Başkanı olarak sözlerime başka türlü başlayamazdım” diyerek sözlerine başladı.

"Anayasa’nın bağlayıcılığını ve üstünlüğünü düzenleyen 11. Maddesi’nin Meclis Genel Kurulu'nda yok sayılması son derece kaygı verici"

"Anayasa Mahkemesi’nin bürokratik bir vesayet organı olarak kabul edilmesine ilişkin son dönemde artarak dile getirilen bir takım görüşleri doğru bulmadığımız gibi, mahkemenin meşruiyetinin ve yetkisinin sorgulanmasını da doğru bulmadığımızı önemle ifade etmek isterim.” diyen Sağkan Can Atalay kararına değindi ve şunları söyledi:

"Bu açıklamalar bağlamında üzülerek söylemek zorundayım ki; Hatay Milletvekili seçilen Avukat Can Atalay hakkında yürüyen süreç bireysel olarak kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının, seçilme hürriyetinin ve onu seçen halkın seçme hürriyetinin ihlali olmasının ötesinde “Anayasal demokrasi/Anayasal devlet” anlayışına telafisi imkansız zararlar vermiştir. Bu süreci, yüksek yargı organlarının arasındaki yorum farklılığı şeklinde değerlendirmek, makul ve doğru görmek mümkün değildir. Devamında, Anayasa’nın bağlayıcılığını ve üstünlüğünü düzenleyen 11. Maddesi’nin Meclis Genel Kurulunda yok sayılması ise son derece kaygı vericidir.

'Geciken adalet, adaletsizliktir' tümcesi, adalet talep etme konumunda olmayanlar için söylenmesi hem kolay hem de hoş bir ifadedir. Hakkına, yani adalete geç kavuşanlar için ise acı veren bir durumdur. Ülkemizde iyi olmayan, iyi gitmeyen işlerin başında adaletin geç tecelli etmesi gelmektedir.”

"Halkımızı geciken adaletin haksızlığından, ülkemizi bu ayıptan kurtaralım"

Makul sürede yargılanma hakkı ihlallerinin artarak devam ettiğini vurgulayan Sağkan, “Zamanında cezalandırılmayan veya aklanamayan sanık, alacağına zamanında kavuşamayan alacaklı, hakkı zamanında korunamayan yurttaş… Toplumun adalet beklentisine cevap vermek, bu erdemi göstermek hepimizin sorumluluğudur. Hakimindir, savcınındır, avukatındır, hemen her şeyi ihtilaf konusu yapan veya yapılmasına sebep olan idari makamlarındır. Çözecek olan da bizleriz. O halde, hep beraber yasama, yürütme ve özellikle de yargı olarak elimizi taşın altına koyalım; halkımızı geciken adaletin haksızlığından, ülkemizi bu ayıptan kurtaralım” dedi.

Sağkan konuşmasını şöyle sürdürdü:

“İfade özgürlüğü ve bu hakkın sınırlarının tartışılması demokratik hukuk düzeninde son derece doğaldır. Zira ifade özgürlüğü de mutlak ve sınırsız değildir. Ancak bu kapsamda yürütülen bazı soruşturmalarda hukuka aykırı şekilde, niteliği itibariyle en son ve istisnai olarak uygulanması gereken tutuklama tedbirine başvurulması ve yine bir sosyal medya mecrasının tamamen kapatılması gibi etkili yargı denetimi olmayan bazı idari işlemler yurttaşlarımızın hukuka olan güvenini ciddi şekilde zedelemektedir."

"Avukatın bilgi ve belgeye erişim hakkı tamamen yok edilmiş durumdadır"

Avukatlık mesleğinin çözülmesi gereken sorunlarına değinen Sağkan, "Stajyer Avukatların Hakim Savcı Yardımcıları gibi devletten ücret alarak staj süreçlerini verimli geçirmelerinin sağlanması, avukatların ağır ekonomik sorunlarına çözüm olması ve yargının iş yükünün de azaltılması bakımından önleyici avukatlık modelinin geliştirilerek meslek alanlarını genişletecek yasal düzenleme yapılması, İnsan Hakları Eylem Planında da yer verilerek haklı beklenti haline gelen kamu avukatlarının özlük haklarının mesleğin onuruna uygun olacak şekilde düzenlenmesi, bağlı çalışan avukatların sömürülmesinin önüne geçilebilmesi bakımından TBB’ye yönetmelik yapmak yetkisi verilmesi ya da yasal düzenleme yapılması, CMK Ücret Tarifesi’nin yapılan işin niteliği, sorumluluğunun yüksekliği gibi sebeplerle mesleğin onuruna uygun olacak şekilde belirlenmesi, yargı faaliyetlerinde KDV oranının düşürülmesi, CMK ve Adli Yardım sisteminde ise tamamen kaldırılması, avukatların diğer yargı görevlileri ile emeklilikte yaşadığı ağır eşitsizliğin ortadan kaldırılması, avukata dönük şiddet vakalarının önlenebilmesi ve caydırıcılık bakımından Adalet Bakanlığı’na sunduğumuz önerilerin hayata geçirilmesi sorunları var" dedi.

Sağkan şunları söyledi:

“Avukatlık Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenen avukatın bilgi ve belgeye erişim hakkı, Kişisel Verileri Koruma Kanunu gerekçe gösterilerek tamamen yok edilmiş durumdadır. Artık avukatlar, görevlerini ifa ederken en basit evrakı bile kurumlardan alamaz hale gelmiştir. İlgili kanunun istisnalar maddesine avukatların da eklenmesi ile kolaylıkla çözülebilecek bu sorun mesleğin yapılabilmesini engellediği gibi yargı sürecinin de uzamasına sebebiyet vermekte ve daha da önemlisi silahların eşitliği ilkesini yok ederek adil yargılanma hakkı ihlallerine sebebiyet vermektedir."

"Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmadığı bir ortamda daha demokratik bir anayasa beklentisi gerçekçi olmayacaktır"

Yeni anayasa tartışmalarına da değinen Sağkan konuşmasını şöyle sonlandırdı:

12 Eylül Anayasası’na en net karşı çıkan meslek örgütünün bugünkü başkanı olarak ifade etmek isterim ki, topluma yeni bir Anayasa ihtiyacını anlatabilmek ve toplumsal uzlaşıyı sağlayabilmek için konuşmamın başında ifade ettiğim “Anayasal demokrasi/Anayasal devlet” anlayışını temelinden sarsan uygulamalar engellenmelidir. Mevcut anayasa hükümlerinin ihlal edildiği, Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmadığı bir ortamda, insan hak ve özgürlüklerini ve yargı bağımsızlığını tam bir güvenceye kavuşturacak daha demokratik bir anayasa beklentisi gerçekçi olmayacaktır. Bizim her şeyden önce uzlaşma kültürünü önceleyen ve bu kültüre alan bırakılacağına dair güven yaratan bir iklime ihtiyacımız var. Bu güven ve toplumsal uzlaşı zemininin yaratılması ile birlikte yapılacak Anayasa çalışmasında; Türkiye Cumhuriyeti Devletinin; insan haklarına saygılı, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olduğunu düzenleyen anayasanın başlangıç kısmında ve ilk üç maddesinde anlamını bulan kurucu felsefesi aynen korunmalıdır. Kuvvetler ayrılığı ilkesindeki dengeler tesis edilmeli, yargı bağımsızlığı tam bir güvence altına alınmalıdır. Hakimler ve Savcılar Kurulu; Hakimler Kurulu ve Savcılar Kurulu olarak yürütme organının etkisinde kalmayacak şekilde yeniden yapılandırılmalı, tüm kararlarına karşı yargı yolu açılmalı, hakim ve savcılar için coğrafi teminat hiçbir müdahaleye imkan vermeyecek şekilde sağlanmalıdır. Yargıç – Savcı birlikteliğine son verilmeli, ‘silahların eşitliği’ ilkesi yaşama geçirilmelidir. Barolara ve savunma makamına yeni anayasanın yargı ile ilgili bölümünde yer verilmeli; savunmanın temsilcisi avukatların, baroların ve Türkiye Barolar Birliği’nin bağımsızlığı anayasal güvence altına alınmalıdır. Önceki başkanlarımızdan Sayın Av. Özdemir Özok’un ifade ettiği üzere ‘Anayasa’nın bir rengi olmalıdır, zira renksiz bir anayasa arkasına neyi koyarsanız onun rengini yansıtır.’

"Anayasa’ya dair önerimizin tek bir rengi vardır ve bu renk 'Cumhuriyetimizin temel ilkeleri' dir"

Bu nedenle Türkiye Barolar Birliği olarak bizim, Anayasa’ya dair önerimizin tek bir rengi vardır ve bu renk 'Cumhuriyetimizin temel ilkeleri' dir. Ülkemizi yakın coğrafyamızda iç çatışmalar yüzünden toprakları parçalanan ve halkı acılar çeken ülkelerden farklı kılan; eksiklikleri ve sorunlarına rağmen demokrasiyle yönetilen, lâik hukuk sisteminin hüküm sürdüğü bir ülke olmasıdır. Bir arada yaşamamızın ve ülke bütünlüğümüzün sigortası olan bu değerleri koruduğumuz sürece, her sorunu demokrasi ve hukuk ortak paydalarında buluşarak çözmemiz mümkündür."

SÜRECEK...

 

Kaynak: anka